Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde PKK’lı teröristlerin tuzakladığı bombanın patlaması sonucu şehit düşen Uzman Çavuş Ferhat Aktaş, şehadetinin üçüncü gününde okutulan mevlid-i şerifle anıldı.
Okunan Kur’an-ı Kerim, ilahi ve mevlid-i şerifin ardından bir konuşma yapan Kozan İlçe Müftüsü Bilal Başoğlu şehitliğin manevi değerini ve önemi belirten bir konuşma yaptı.
Başoğlu konuşmasında şunları söyledi;
“Ey İslamiyet’le şereflenmiş, Hz. Muhammed Mustafa (SAV) efendimize ümmet kılınarak kıymetlendirilmiş, dokuz yüz küsur yıl İslam’ın bayraktarlığını yaparak insanlık tarihinde, insanlık meydanına dikilmiş dev bir abide gibi hizmetleriyle anılan asil Türk milletinin değerli evlatları;
Öncelikle şehidimizi rahmetle, şükranla, minnetle anıyor, şefaati hepimize nasip olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyor, geride kalan yaralı ailesine, yakınlarına, sevenlerine, dostlarına sabrı cemil niyaz ediyorum.
Değerli kardeşlerim! Vatan bir milletin imanı kadar kıymetli olan bir toprak parçasıdır. Onun içindir ki, peygamberimiz aleyhisselam vatan sevgisi imandandır buyurmuştur. Elbette ki, vatan sahibi olabilmek ve vatana sahip olabilmek için tarihte hep bedeller ödenmiştir. Benim aklıma ilk gelen hepinizin bildiği bir isim. O ismin babasından başlayarak hatırlatmak istiyorum. Balkanlarda Osmanlı ordusu muhasara altına alınır, çember içine alınır. düşman kuvvetlerinin o çemberini yarıp çıkmak gerekmektedir. İkinci Murat Han rahmetullahi aleyh “Ey yiğitlerim! Şahbazlarım, leventlerim, gözü pek 5-10 yiğit lazımdır ki 5-10 bin can kurtula. Gönüllü kim çıkar ortaya” dediğinde on tane yiğit çıktı. Bunlardan bir tanesinin adı da Hasan’dı. Ulubat kariyesindendi.
“Sultanım!” dedi “Benim bir oğulcağızım var. Benden başka da kimsesi yok. Ola ki emri hak vaki olur, ruhumuzu teslim eder şehit oluruz. Hasan’ıma sahip çıkar mısın?” dedi.
İkinci Murat Han söz verdi. “Oğlun, oğlumuzdur, elbette sahip çıkarız.” O gözü pek 8-10 yiğit çemberi yardı. Allah’ın izniyle ordu mahvolmaktan kurtuldu. İkinci Murat Han verdiği sözü yerine getirmeliydi. Günlerce aradı. Ulubat kariyesinde, şimdiki ismi Ulubat yine ama ilçedir. O zaman köydü kariye köy demektir. Bir türlü Hasan’ı bulamadı. Vasiyet etti oğlu Fatih’e “Oğul, ben söz verdim, aradım. Sana vasiyetimdir, bu Hasan’ı bul. Hasan oğlu Hasan’ı bul.” Oğlunun adı da Hasan’dı.
Fatih Sultan Mehmet Han hazretleri çok aradı, bulamadı. İstanbul’un muhasarasında elli üçüncü gündü. Bir taraftan Akşemsettin hazretleri çadırın içerisinde Allah’ın huzurunda secdeye kapanmış. Konstantiniye elbette feth olunacaktır. Onu fetheden asker ne şerefli askerdir, onun kumandanı ne şerefli kumandandır. Bu müjdeye kavuşabilmek için göz yaşı döküp Allah’a yalvarıyorken bir taraftan da yiğit, yağız delikanlılar birer birer biçiliyor. Surların dibine şehit düşüyorlardı. Ama bir vardı ki önde yalın kılıç durmadan sura doğru ilerliyordu. Elden ele sancağı şerif uzatıldı. İşte o Ulubatlı Hasan’dı. Harp bittikten sonra Sultan Fatih Hazretleri harp meydanını gezerken boynundaki künyesinden görebildi. Hasan oğlu Hasan Ulubat yazıyordu.
Ağlayarak kucağına aldığı Ulubatlı Hasan mübarek başını “Hasan’ım seni babam çok aradı bulamadı. Ben de çok aradım ben de bulamadım. Şehit olduktan sonra ancak karşılaşabildik. Cennet nimetleri sana afiyet olsun. Bize de şefaatçi ol Hasan’ım” dedi.
Sevgili kardeşlerim bizim tarihimiz böyle Hasan’larla doludur. Böyle Ferhat’larla doludur. Böyle yiğitlerle doludur. Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır. İşte toprağını, bayrağını, ezanını, namusunu, dinini, soyunu müstakil bir vatan üzerinde ay yıldızlı bayrağın üzerinde ezan muhammediye dinmesin diye canlarını feda edenlerden biri de Ferhat’ımızdı. Allah gani gani rahmet eylesin. Allah şefaatine kavuşmamızı bizlere de nasip eylesin. Allah bize de şehitlik nasip eylesin.
Efendim, şehit olmak için dua etmek vaciptir. Şehit olmak o kadar kıymetli bir cübbe ki; o kadar kıymetli bir nimet ki, Dünyaya ait hiçbir şeyi hatırlamak istemeyecekmişiz ahrette. Ama şehit, şehitlik anındaki lezzeti tadabilmek için Ya Rab! Tekrar dünyaya gönder de tekrar şehit olayım. Tekrar, tekrar şehit olayım diyecektir.
Sevgili kardeşlerim, ta peygamberimiz aleyhisselamdan bu güne kadar bu yolda bu din uğruna, bu namus uğruna bu bayrak uğruna bu ezan uğruna yüz binlerce, milyonlarca can feda oldu. Uhud harbinde şehitlerin şahı Hazreti Hamza ve beraberindeki Abdullah Bin Caş Musabbir Umey her biri birer destan yazdılar. Musabbir Umey vefat ettiğinde şehidimiz defnedilirken mübarek başını üzerindeki elbiseyle kapatmak istediler, ayakları açılıyordu. Ayakları tarafına çekiyorlardı elbisesini başı açılıyordu. Şehidin elbisesiyle tarih boyunca gömülmesi dini bir vecibeydi. İşte Cafer Bin Tayyar Hazretleri islamın sancağını taşırken sağ eline bir kılıç darbesi geldi. Kol koptu bayrağı yere düşmeden yakaladı sol eliyle öylece savaştı. Sol eli koptu mübarek ağzı ile yakaladı sancağı boynuna doladı. Bir müddet sonra mübarek başını da kaybetti. Sevgili peygamberimiz Cafer Bin Ebi Talip ismini taşıyan bu yiğide o gün bu hadiseden sonra Tayyar lakabını verdi. Cafer cennette uçuyordu buyurdu. Caferi Tayyar dedi onun için.
Sevgili kardeşlerim! Şu anda Ferhat’ımızın da Caferi tayyarların da Ulubatlı Hasanların da ruhaniyeti aramızda dolaşmaktadır. Gözümüz görebilse. Allah dostları onların anıldığı yere ruhlarının geldiğini görmüş, biz onlardan öğreniyoruz. İsimlerinin anıldığı yere ruhlarının geldiğini.
Evet, burada silah arkadaşları, yiğitler, Allah bileğinize güç versin. Allah yüreğinize güç versin. Dualarımız sizinle bu alçakları bu şerefsizleri son tane kalana kadar gömeceğiz. Başka yolu yok. Bunlara dar edeceğiz bu memlekete. Bu memlekette nice alçakları ecdadımız dar ettiği gibi onun asil kanını taşıyan sizler de dar edeceksiniz Allah’ın izniyle. Nice Ferhat’lar feda olsun. Nice Aliler, Veliler, Hasanlar, Hüseyinler feda olsun. Ay yıldızlı bayrak için, ezan için namus için, din için. İnsan ne için yaşar? Namusu için yaşar, dini için yaşar, bayrağı için yaşar, vatanı için yaşar. Bunlar gittikten sonra yaşamanın ne anlamı var. Şerefsiz yaşamaktansa, bin kere şerefli ölmek yeğdir.
Şehidimizin bu duygularla ruhaniyetinin huzurunda saygıyla eğiliyorum. Hepinizden birer Fatiha istirham ediyorum” dedi.
Müftü Bilal Başoğ’lunun etkileyici sohbetinden sonra mevlid-i şerif programına katılan askeri erkan vedalaşarak ayrıldılar.