Yusuf aleyhisselam, iftira yüzünden zindanda iken Mısır
hükümdarı bir rüya görmüştü. Korku ile uykusundan uyanıp; Ben
rüyamda 7 semiz ineğin 7 zayıf ineği yediğini ve 7 yeşil başak, 7
de kurumuş başak gördüm. Eğer rüya tabiri biliyorsanız, bu
rüyamı tabir edin dedi. Onlar, Biz böyle rüyaları tabir edemeyiz
dediler. Hazret-i Yusuf ile zindanda kalan şerbetçi, Hazret-i Yusuf’un
rüya tabir ettiğini hatırlayarak; Ben bu rüyayı tabir ettireceğim
dedi. Hazret-i Yusuf’un yanına gitti. Mısır hükümdarının rüyasını
anlatıp tabirini istedi.
Hazret-i Yusuf, “7 sene bolluk, sonra 7 sene kıtlık olacak.
Bollukta saklayın, kıtlıkta bunları yersiniz. Bolluk senelerinde
çok ekip, ekinleri sapları ile beraber, başakları ile ambarlara
koymalısın. Bu şekilde ekinler bozulmadan kalır, hem de saplar
hayvanlarınız için yem olur. Halka da, ekinlerinden ihtiyaçları
kadarını yemelerini, geriye kalanını saklayıp korumalarını
emretmelisin. Bu yiyecekler kıtlık senelerinde sizin ve
çevredeki insanların ihtiyaçlarını karşılayacaktır” dedi.
Hazret-i Yusuf’un tavsiyelerini beğenen hükümdar; Mısır’ın
hazinelerinin idare işini Hazret-i Yusuf’a bıraktı. Yani onu maliye
nazırı yaptı. O da gerekli tasarruf ve iktisat yolunu tuttu. 7 bolluk
senesinden sonra 7 kıtlık senesi geldi. Her taraftan tahıl almak
üzere insanlar gelmeye başlamıştı.
Bu olaylardan bir müddet sonra Yemen’e çok şiddetli bir sel
gelir, ağaçları kökünden söker, binaların yıkılmasına sebep olur.
Sular çekildikten sonra eski bir mezarın açıldığı görülür. Ortaya bir
kadın cesediyle büyük bir servet çıkar. Kitabedeki yazı
okunduğunda, bu cesedin Himyeri hükümdarlarından birinin kızı
olan Tace adındaki bir kadına ait olduğu anlaşılır. Tace’nin
cesedinin boynunda 7 inci gerdanlık, kollarında 7 kıymetli altın
bilezik, ayaklarında mücevherli 7 halhal ve on parmağın 7 sinde
muhteşem mücevher yüzüklerin bulunduğu görülür. Ayrıca baş
tarafında çok kıymetli eşya ile doldurulmuş hazine gibi bir tabut
parladığı da dikkatlerden kaçmaz. Bu tabutun ön kısmında ki
levhada yazılı olanlar ilgi çekicidir.
Hitabede şunlar yazılı idi:
Ben hükümdarın kızı Tace’yim. Memleketimizde müthiş bir kıtlık
çıktığı için, tahıl getirtmek üzere, birkaç adamımı, Mısır maliye nazırı
olan Yusuf aleyhisselama yolladım. Epey bir zaman geçtiği halde
gönderdiğim adamlar gelmeyince, adamlarımızdan bazılarına bir
kantar (50 kilo kadar) gümüş verip herhangi bir yerden bununla bir
kantar un alıp getirmesini istedim. Onlar da bulamadılar. Nihayet bir
kantar altın verip tekrar gönderdimse de, yine bulamadıklarından,
incileri öğütüp yemekten başka çare bulamadım. Fakat o da beni
besleyemediği için, büyük bir servet içinde açlıktan ölümle yüz yüze
kaldım. Benim bu acıklı hâlimi işitenler, gerekli dersi almalı,
servetine güvenmemeli, gerekli iktisat yolunu tutmalıdır. Tarihte
altının da, incinin de, geçmediği durumlar varsa da, benden başka
dünyada hangi kadın bu kadar muhteşem ziynetler içinde ölmüştür?
Hazineler bu kadına fayda etmediği gibi, ahirette de para pul
geçmeyecektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin!
Çünkü ahirette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak
ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları
olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari]
MANŞETLER
2 gün önceMANŞETLER
2 gün önceEKONOMİ
2 gün önceMANŞETLER
2 gün önceMANŞETLER
2 gün önceMANŞETLER
6 gün önceMANŞETLER
7 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.