admin

admin

27 Mart 2024 Çarşamba

HAARP Projesi..(2)

HAARP Projesi..(2)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

HAARP karşıtı birçok görüş yayınlanmış ve bu görüşler inanılmaz baskılara uğramış, net deki sayfalar kapatılmıştır.(Umarım bu sitede kapatılmaz) Fakat ABD hükümeti bu karşıt görüşleri tam anlamıyla yalanlayacak bir döküman veya bilgiyi basına vermemiştir. Bu da karşıt görüş oluşturanların şüphelerinde haklı olma gerçeğini arttırmaktadır.

Şimdi HAARP karşıtı açıklamalara bakalım ve teorileri destekleyen olayları inceleyelim.

1-İklimleri değiştirebilir.

2-Kutupları eritebilir veya yerinden oynatabilir.

3-Ozon tabakası ile oynayabilir.

4-Deprem yaratabilir.

5-Okyanus dalgalarını kontrol edebilir.

6-Dünyanın enerji kuşakları ile oynayarak insan biyolojisini ve beynini etkileyebilir.

7-Radyasyon yaymadan termonükleer patlama oluşturabilir.

Yukarıda yazanları tekrar okuyup son 10 yılda yaşanan olayları göz önünüze getirmenizi istiyorum. Aklınıza gelen örneklerin sadece basit doğa olayları veya küresel ısınmayla açıklanamayacağını bir kez düşünün. Dünyamız yaşadığı sıkıntıları sadece doğal nedenlerle mi yaşıyor, yoksa insan parmağı işin içinde mi?

 

HAARP Çalışma Prensibi ve Gerçek Etkileri:

Bu bölümde işin teknik yanına girip, HAARP’ın resmi kaynaklar dışında iddia edilen etkilere sahip olup olmadığı araştıracağız. Mantık olarak değerlendirdiğimizde de milyonlarca doları ve değerli bilim adamı kaynağını, üstelik arkasında ABD ordusunun çok önemli bir desteğini de alarak bu işe kanalize etmenin, gökteki ışık oyunlarını incelemek veya iyonosferi biraz ısıtıp neler olacağı görmekle açıklanabileceğini sanmıyorum. Haberleşmeyi daha iyi yapmak veya toprak altını incelemek gibi başka kaynaklarla da yapılabilecek işlerin ise bu işin asıl amaçlarını gizlemeye yönelik bir çalışma olduğunu düşündüren bulgular vardır. Proje, “Yıldız Savaşları” projesinden bile tehlikeli, çünkü çok az bir kaynakla, çok büyük etkiler yapabilmek mümkün.

ABD’nin niçin “Yıldız Savaşları” projesini askıya aldığını şimdi daha iyi analiz edebiliyoruz. Yaptığım incelemeler sonucunda HAARP’ın temel işlevi; iyonosferdeki bir alanı ısıtıp (Minimum 50Km çapında) burada lens-ayna işlevi görecek bir bölge yaratmak ve bu lensi kontrollü bir şekilde kullanarak ELF yayılımı ile doğal olmayan ve yukarıda 7 madde de açıklanan etkileri meydana getirmek. Bir diğer görüşte çok yüksek enerji ile dünyanın enerji kuşaklarına gönderilecek HF dalgalarının yan etki olarak doğal bir ELF oluşturabileceği ve bunun kontrol dışına çıkması ile yine yukarıda yazan olayların olabileceğidir. Kısaca bu cümleler ile açıklayabileceğimiz konuyu şimdi ayrıntı düzeyinde inceleyelim. Öncelikle ELF konusunu incelemek gerekiyor. Çok düşük frekanstaki radyo dalgalarının(10-30Hz) canlıların sağlığına etkileri kanıtlanmıştır(Davranış bozuklukları, sinir ağı rahatsızlıkları, doku hasarları, doğum bozuklukları, katarakt, bağışıklık ve kan sisteminin bozulması, kanser, ani mutasyon değişiklikleri). Bu dalgaların yaydığı elektromanyetik radyasyon canlılarda beklenmedik sağlık sorunlarına neden olabildiği gibi, elektronik cihazların da çalışmasını etkilemektedir. Bunlar arasına kalp pillerinden tutun, uçaklara, TV alıcılarından haberleşme sistemlerine kadar birçok elektronik sistem girmektedir.

ABD ordusunun denizaltılar ile haberleşmede bu sistemi kullandığını fakat sistemin yan etkileri nedeni ile sürekli eleştiri aldığı biliniyordu. Bu nedenle ELF programı zayıflatılıp yerine “zararsız” olduğu iddia edilen HF ile değiştirilmesi gündeme geldi. Acaba HF kullanan HAARP zararsız mıydı? HAARP HF enerji dalgalarını “vuruşlu” iletim haline çevirerek kullanıyor. Başka bir deyişle, HAARP aslında ELF sinyallerini belirli oranda (saniyede 30-3000 devir) açıp kapatarak, onun gücünü iki kat arttırıyor. Sonuçta, istenildiği takdirde ELF radyasyonu gezegenin yüzeyinde “belirli bir alana” yöneltilebilecekti. Oluşturulan bu göksel şemsiye hem ELF sinyallerini yansıtabiliyor hem de aynı zamanda kendisi ELF yayabiliyordu.

 

ELF ile ilk oynayanlar ABD değil Rusya’dır. Rusların yapmış olduğu fakat bugünkü kadar denetimli olmayan ilk ELF vericilerine ABD de “Rus ağaçkakanı” denmişti. 1976 yılının 4 Temmuz tarihinde Ruslar her biri 40’ar milyon Watt’lık üç vericiden dev bir elektromanyetik alan yaymaya başladı. Bu teknoloji Tesla’nın parlak çalışmalarının bir eseriydi. ELF dalgaları yayan ve bir diğer adıda Tesla vericileri olan bu dev vericiler yüksek basınç bloke sistemleri meydana getiriyor ve iklimlerin değişmesine neden oluyordu.

Rus ağaçkakanı ABD California da o zamana kadar görülmeyen bir kuraklığa neden olmuştu. Meteoroloji uydularından alınan bilgilerde de bu yüksek basınç alanı adeta bir bıçak gibi görülüyordu. 1993 yılına kadar devam eden bu durum, radyo dalgalarının bozulmasına, kuraklığa, bazı yerlerde sellere neden olmuştu. Tümü belgelenen bu olaylar Rusların vericileri kapaması ile son bulmuşu.

10 Aralık 1976 tarihinde Birleşmiş Milletlerin aldığı bir karar son derece ilginçtir. “Askeri veya herhangi bir çevresel değişim tekniklerinin düşmana yönelik kullanımı yasaklanmıştır”. BM’in bu şekilde bir karar almaya iten neydi? Çevresel değişimleri yapacak bir teknoloji olmasaydı acaba böyle bir karar alınır mıydı? HAARP ve ELF arasındaki bu ilişkiyi ve ELF nin etkilerini gördükten sonra HAARP veya benzer teknolojilerin yarattığını düşündüğümüz doğal görünümlü fakat insan tarafından yaratılan bazı doğa olaylarının örneklerini inceleyelim. HAARP ve Doğa Olayları İlişkisi: 1981 yılında nükleer mühendis ve ABD nin önde gelen Tesla araştırmacılarından Albay Thomas Bearden, Amerikan Psikotronik Derneği’nde bir konferans verdi. Konuşmasının bir bölümünde 1978 yılında Specula dergisinde de tartışılan Tesla vericileri tarafından üretilen kalıcı dalgalardan bahsetti. “Yaptığımız şey frekansı değiştirmektir. Eğer frekansı bir yönde değiştirirseniz, enerjiyi dünyanın diğer bölümünde hedeflediğiniz yerin ilerisindeki atmosfere boşaltırsınız. Havayı iyonize etmeye başladıkça, hava akışı seyrini, jet gidişlerini vb. şeyleri değiştirebilirsiniz. Bu mükemmel bir hava makinasıdır. Eğer ani bir şekilde boşaltırsanız, bunun gibi küçük iyonizasyon elde etmezsiniz. Bu kez kıvılcımlar ve ateş topları dünyanın yüzeyine boşalacaktır. Bu aletle ileri geri oynayarak, dünya çapında dev hava değişikliklerine yol açabilirsiniz.”

28.Temmuz.1976 yılında Çin, Tanghan’da yaşanan ve 650.000’in üzerinde kişinin ölümüyle ilgili New York Times’da bir yazı çıktı. Sarsıntıdan hemen önce gökyüzü aniden aydınlanmıştı. Beyaz ve kırmızı ışıklardan oluşan bu ateş topu 200 mil uzaktan bile görülmüş, birçok ağacın yaprakları yanmış ve sebzeler kavrulmuştu, tıpkı 17 Ağustos 1999 depreminde olduğu gibi. 1979 yılında 56 önemli deprem olmuş. 1981 yılında ise bu rakam 71’e yükselmiş. Bu tarihte hem ABD, hem de Rusya ELF ericilerini arttırmıştı. Burada kısa bir bilgi notu daha düşmek istiyorum. Dünyada büyüklüğü 7 ve üzerindeki depremlerin yıllara dağılımı: 70 li yıllarda 5, 80 li yıllarda 5 ve 90 lı yıllarda 9 dur. Bilim adamları ne kadar olayları doğal seyrinde giden bir durum gibi izah etmeye çalışsalar bile sismik hareketlerde gerek sayı gerekse büyüklük olarak bir artış vardır. Volkanik hareketlerde, sel ve tayfunlardaki artışları da güncel haberleri takip edenler görmektedir. Dünyamız adeta bir kabuk değiştirmektedir.

Bu olayların ortaya çıkmasında insanların ne kadar etkisi olmaktadır. Yer altında yapılan nükleer patlamaların, dünyanın çok farklı yerlerinde volkanik ve sismik hareketlere neden olduğunu artık biliyoruz. Zaten bu nedenle denemelere son verildi. Ama dünyamızın dengesini ve doğal gidişini değiştiren HAARP ve benzeri sistemler halen kullanılmaktadır. İşin tehlikeli bir yönü de yaratılmak istenen küçük ve kontrollü atmosferik ve sismik olayların kontrolden çıkacağıdır. Buna domino taşı etkisi de denmektedir. Örneğin Ankara’dan İstanbul’a uzanan bir domino taşı dizisi yapalım. Bir taşı devirdiğimizde sırayla İstanbul’a kadar uzanan taşlar devrilir. Fakat bu taşların gittikçe büyüdüğünü düşünelim ve İstanbul’daki son taş 1 ton ağırlığında olsun. Küçük bir domino taşını Ankara’dan devirdiğimizde 1 ton ağırlığındaki son taş yıkıldığında ortaya çıkan enerji ilk verdiğimiz enerjiden kat kat büyüktür ve bilim adamları özellikle sismik oluşumlarda bu tip küçük tetiklenmelerin büyük sarsıntılar meydana getirebileceğini kabul etmektedir. Konumuza dönecek olursak anlattıklarımızın sadece varsayımlar olmadığını, bilimsel gerçeklere dayanarak bu olayların olabileceğini ve hatta olduğunu söyleyebiliriz. Yer altındaki fay hatlarının nereden geçtiğini ileri teknoloji sahibi ülkeler son derece hassas bir şekilde biliyorlar. Bu hatlara yapılacak küçük bir “tetiklemenin” nelere yol açabileceğini de sanırım test ettiler.

(Yazının devamı için HAARP projesi..(3) başlıklı yazıya bakınız)