ADNAN DENİZ

ADNAN DENİZ

29 Eylül 2023 Cuma

ROL-MODEL OLMAK

ROL-MODEL OLMAK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ADNAN DENİZ
EĞİTİMCİ/YAZAR

Bugün herkes biliyor ki çocuklar büyüklerini öykünerek öğrenirler. Yapılan somut davranışlar çocuklar için en önemli gözlemlerdir. Anne ve babaların aile içerisinde başlattıkları somut davranışlar daha sonra çocuklara örnek olarak kalıcı izler bırakır. Anne, babaların önemsemeden yaptıkları pek çok olumsuz davranış gelecekte çocukların en kötü huylarının oluşmasına ne olabilir.

Onun için” Ağaç yaş iken eğilir””üzüm üzüme baka baka kararır” “Yedisinde ne ise yetmişindede o olur” Atasözleri bütün bu anlatılanların birer özeti gibidir.

Bu olumsuz davranışlar veya olumlu davranışlar kişiliklerin ortaya çıkmasında en önemli unsurlardır. Çocuklar ve genç ergenler çok iyi birer gözlemcidirler. Toplumda hem ögüt veren ve hem bunun tersini yapan insanlar en büyük kötü örnekleri gösterir.

Günümüzde örnek olması gereken sanatçılar, bilim adamları,toplumun önde gidenleri tezat yaşantı biçimleri oluşturmaz, olumlu örnekler verirlerse yeni yetişen bireyler daha bilinçli ve daha tutarlı olurlar.

Birde toplumda iyi örneklerin ön plana çıkarılması öğrenciler üzerinde çok olumlu tesirler bırakırlar.

İnsanları en çok etkileyen unsur kötü örneklerin içinde bulundukları başı boş hayat biçimidir. Bireyleri ileriye götüren şey başarılı olmak için gösterilen mücadeledir. Zorluklarla elde edilenler alın teri olduğu için kişide mutluluk uyandırır. Elde edilen başarılar diğer bireylerede örnek olurlar. Eğitim sistemimizde aileden başlayan eğitim süreci okullarda daha da gelişerek devam ederler.

Burada hem anne, babalara hem öğretmenlere hem toplumumuzun kültür önderlerine çok iş düşmektedir. Ögrencilerin istendik davranışlar elde edebilmeleri daha gelişmiş toplumların oluşmasına neden olacağı kanısını yükseltir.

Devamını Oku

Mahallemize Uğradım

Mahallemize Uğradım
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ADNAN DENİZ
EĞİTİMCİ/YAZAR

Mahallemize uğradım geçenlerde bir gün. Geçmişi yad ettik arkadaşlarla…

Gençliğimizi burnumuzda tüttürdük. Birlikte büyüdüğümüz arkadaşlarımızı gördük. Hem sevindik hem üzüldük bizden yana.

Sevindik , çünkü geçmişi yad ettik akranlarımızla. Üzüldük çünkü yaşlanmıştık ve artık son demlerine gelmiştik hayatın. Çoğu arkadaşlarda zaten haber vermeden çekip gitmişlerdi.

Gidenlerin ardından seni hiç unutmayacağız diyorlar ya! Siz onlara aldırmayın. Tercübe ile sabitmiş, çok çabuk unutuyorlarmış, öyle diyorlar arkadaşlar.

Mahallede gördüğümüz gençler çok tanıdık geldiler bizlere. Ama onlar bizleri hiç tanımadılar. Ya arkadaşlarımızın birilerinin torunlarıydı ya da birilerinin kızları, oğulları. Çünkü bir yerlerden birbirlerine benziyorlardı insanlar, bizleri hiç yanıltmıyorlardı.

Geçenlerde bir gün mahallemize uğradım.

Hiç tadı tuzu yoktu geçtiğimiz yolların evler yaşlanmışlardı. Bizleri büyütenler arkamızda değildiler çünkü gelemeyecek yerlere gitmişlerdi. Bizden mahallede kalanlar yapayalnızdılar. Kurduğumuz hayaller patlamış bir balon gibiydi paramparça. Hayatın tadı tuzu kalmamıştı ve bütün sevdiklerimiz bizleri bırakmışlardı.

Bu mahallede başlamıştı hayallerimiz,umutlarımız ve ilk heyecanlar. Ama işte hepside boştular. Gözleri toprağa bakıyordu insanların. Evleri köhneleşmişti. Yaşananlar çoktan yaşanmış göçenler göçmüştü. Şimdi anlaşılmıştı,herşey birer oyundu. Rolü biten gerilerden seyrediyor ve sonra rolü biten çok uzaklara gidiyordu.

Mahallemize uğradım geçenlerde bir gün. Arkadaşlarımızla oynadığımız oyunları anlattık birbirlerimize ve sonra tiyatro sahnesinde kimler oynuyor, nasıl oynuyor onlarla çok laf ettik. Sonra son olarak dede rollerimizi oynamak üzere hepimiz biryerlere dağılarak gittik.

Devamını Oku

Bugün de Ölmedim Anne !

Bugün de Ölmedim Anne !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ADNAN DENİZ
EĞİTİMCİ/YAZAR

Her an depremi nefesinde hissederek yaşamak ne kötü değil mi?

Bir bilinmezlik sendromu bizimkisi. Ne zaman, nerede, nasıl olacak? Hikayesinin belki de birer ayak sesidir bu, yaşadığımız deprem korkusu.

Ayakta kalmaya uğraşırken, pandemi, deprem, ekonomik zorluklar derken, ama yine de hayata tutunmak için mücadele etmek de bir başka güzel bence.

Mülkün sahibinin tasarrufuna yapabilecek hiç bir şey yok. Ama insan bütün zorluklara karşı yaşamak istiyorsa tabi ki yapabileceği çok şey var.

Mesela; Tedbir almaktır birincisi. Ders çıkartmaktır olup bitenden. Ama öncesi var bunun o da özellikle alınan derslerde samimi olmak ve uygulamaya katmaktır alınan dersleri.

Eğer deprem geçtikten sonra herkes hiç birşey olmamış gibi yoluna devam ediliyorsa, yarınlarda yaşanabilecek insani ve ekonomik yıkımlardan, psikolojik travmalardan, olabilecek ölümlerden ancak ve ancak insanlar olarak yalnızca bizler sorumluyuz malesef.

Eğer halâ inançlı olduğumuz hâlde hesap vereceğimizi bile bile, yapılmaması gerekenleri yapmaya devam ediyorsak, rüşvete, adam kayırmaya bile bile yanlış uygulamalara göz yumabiliyorsak “üzülmek, ağlamak nafile bugün.”

Ne kadar söylenirse söylensin, deprem bitti diye kaldığı yerden oynadığı “Kötülükler kralı” rollerine devam edebiliyorsa insan, sanırım ölsekte, kalsakta insan olarak bizlerin yaptığı yanlışların içerisinde malesef boğulmaya mahkumuz.

“Bak bugün de ölmedik anne”tribinden bir an önce çıkarak, bizlerin ne yapması gerektiği konusuna bir an önce dahil olmanın gerektiği kanısındayım. Ayrıca birbirlerimize karşı davranışlarımıza daha çok dikkat ederek,”Yaratılanı severim,yaratandan ötürü” düsturuna bağlı kalarak, bizlere borç verilen bu ömrümüzü, zamanı birlikte ve kardeşce yaşayarak dünyamızı ve ahiretimizi ziyan etmeden yaşayalım.

Devamını Oku

İltica Etseydim Düşüncesine Çöpçünün

İltica Etseydim Düşüncesine Çöpçünün
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ADNAN DENİZ
EĞİTİMCİ/YAZAR

Bir insan ne çok insandır bilir misiniz?

Ayağına giydiği pantolonunun son deliğine kadar kemerini sıklaştırmıştı. Beli O kadar zayıftı ki, bu haliyle bile üzerine giydikleri kıyafetler kendisine emanet gibi duruyordu.

Bir elinde belediyenin kendisine zimmetlediği temizlik süpürgesi, sarı sıcağın altında sokağın bir köşesinden bir uclu süpürüyor, bir yandanda kendi kendine anlaşılmaz cümleler kurarak işini yapmaya çalışıyordu.

O anda temizlik işcisinin düşüncelerine iltica ederek onun neler düşündüğünü o kadar çok merak ettim ki anlatamam. Acaba dedim sokakları aleni kirleten, sümküren, kağıt atan, tüküren medeniyetten nasibini alamamış insanlara mı kızıyordu? Yoksa bu anlaşılmaz olarak kurduğu cümleleriyle fakirliğin kendisine yüklediği bu mecburi çöpcülüğe mi isyan ediyor du? Ama yüzündeki o donuk ifadelerden anlaşılmayan şey acaba günümüzde çekilen işsizlik sorunu karşısında bir iş bulmanın mutluluğu muydu?

Sokaktan insanlar, arabalar geçiyordu. Arabalardan çöpler yollara atılıyor, insanlar mütamadiyen sokakları kirletiyordu. O temizlik işcisi hiç durmaksızın sokakları temizliyor, hiç kimseye bakmadan ve hiç kimseye hiç bir şey demeden ha bire ortalığı temizliyordu.

Temizlik işçisinin düşüncelerinde sevdikleri vardı elbet, eve ekmek götürme derdi, mutlu bir yuva hasreti geçiyordu içinden. Elbet akşam olacaktı,  elbet bitecekti bu sokaktaki bütün pislikler. Kendisinin de akşam evine gelince, elbette yüzleri gülecekti.

Ne olaydı dedim içimden. Kimseler sokaklara çöpler atmasaydı! Kirlenmeseydi bu güzelim dünya. Ne olaydı her taraf tertemiz olsaydı, atmasaydı kimseler sokaklara pisliklerini, çöpcüler yorulmasaydı.

Ne olaydı dedim aleni olarak birden. Temizlik işcisinin kıyafeti yerinde olaydı, o da insan gibi doyaydı. Ne olaydı diye söylendim kendi kendime insanlar hep medeni ve mutlu olaydı.

Devamını Oku

İnsan Bazen Çok Kişidir

İnsan Bazen Çok Kişidir
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ADNAN DENİZ
EĞİTİMCİ/YAZAR

Bir insan ne çok insandır bilir misiniz?

Bir insan herkese göre farklıdır.Birine göre çok iyi birine göre çok kötüdür. Birine göre çok güzel birine göre çok çirkindir. Birine göre sempatik birine göre güzel birine göre ise çok çirkindir.

Acaba bu zıtlıkların nedeni nedir? Çünkü beğeniler, duygular, iyilikler ve kişilikler çok farklıdır. Çünkü tepkiler, yaklaşımlar, hitaplar değerler çok farkĺıdır. O yüzden bir insan çok bir insandır.

Bazı insanlara kanım sana ısındı deriz. Bazı insanları gerçekten çok severiz. Ama bazı insanları bize hiç bir kötülügü dokunmasa bile onları hiç görmek bile istemeyiz.

Çok farklı güzellik anlayışları vardır. Bazen “ya bu adan nasıl bu kişiyi beğenmiş” diyerek şaşkınlık yaşamanız ondandır. Kişi önce gözleriyle büyütür sevdiğini sonra kara sevdalısı olur.

Ne zamanki insanların olumsuz olarak kişiliklerine dokunursanız, işte o zaman o kişilerler sizlere düşman kesilir.

Bazen karşı kişiliklerin çok farklı yönlerini keşfederiz”. Ya nasıl görmemişim bu kişideki bu güzellikleri”deriz. Çünkü hiç kimse anlaşılmadığını anladığı zaman karşıdakilere hiç bir özelliğini göstermez. Ne zaman ki o samimiyeti ve iyi niyeti görür o zaman tamamen herşeyini ortaya döker.

Bazen kişilerin kendilerini farklı gösterdikleri de olur. Bu farklılık isteklerini ele geçirinceye kadardır. Çoğu ilişkilerin belli bir zaman sonra bitmesinin yegâne nedenlerinden birisi budur.

Çünkü kişilik ve davranışlar yedi yaşına kadar temel alır. Sonra çevre, okul, aile gibi kurumlarda olumlu veya olumsuz şekillenir. O yüzden “kişi yedisinde ne ise yetmişinde de odur” diye atalar söz söylemiştir.

O yüzden bir insan çok insandır. Onları tanımadan,onlar hakkında önyargıda bulunmak insanı çok yanlış anlamalara götürür. Kimse hakkında önyargılı olmadan objektif değerlendirme yapabilmemiz bizim toplumda kişilere karşı olumsuz davranışlarımızı engeller.

Bir insan çok insandır. O yüzden yapabildiğimiz kadar insanların içinde var olan çok insanlardan iyilerini ortaya çıkarmak olumlu bir etkileşim ve iletişimin temelini teşkil etmekttedir.

Devamını Oku