ALİ CİNAN

ALİ CİNAN

03 Haziran 2022 Cuma

İnsan gibi İnsan Olmak

0

BEĞENDİM

ABONE OL

İnsan gibi İnsan Olmak

İnsan gibi İnsan Olmak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ali Cinan

Topyekun dünyada yaşayan insanlar  olarak son birkaç senedir daha güzel bir ifadeyle son asırda özellikle de içinde bulunduğumuz asırda üzülerek ifade edelim ki insanların içinde hep bir  burukluk, buhranlık, üzüntü, dert, keder azda olsa zaman zaman tebessümlerle yaşıyoruz.

Dakikalarımızı, saniyelerimiz,  saatlerimiz,  hatta günlerimiz, aylarımız, yıllarımız, gece ve gündüzlerimiz âdeta birbirine karışmış durumda. Muamma ve muallak bir durumdayız. Ne yapsak da bundan kurtulsak diye bazen de düşünmüyor değiliz. Bazen de diyoruz ki ruhen ve bedenen çok uzaklara, huzurlu, sessiz, sedasız bir yere gitsem de kafam yerine gelse vesaire vesaire…

İfade etmeye çalıştığım gibi insanlar arasında nefes almak, yaşamak, arkadaş çevresi kurmak, soluklanmak, neredeyse imkânsız hale gelmiş.

İnsanların birbirine güveni kalmamış ve hep birbirinin arkasından kuyu kazar hale gelmişiz. İnsanları geçtim dostlar ahbaplar kardeşler arasında dahi aynı sorun var. Yüz yüze oldu mu her şey güllük gülistanlık, senden iyisi yok ama orda yoksan o ortamdan ayrıldın mı vay haline. Eskiden böyle değildi. Eskiden insanlar arasında bir sevgi bir muhabbet bir dostluk, bir güven, bir nezaket, bir saygı vardı. Büyükler küçükler saygı, hürmet, nezaket gösterirdi.Diğer bir ifadeyle bir arabada, bir vapurda küçükler büyüklere yer verirdi, şimdi ise onlardan maalesef bir eser kalmadı. Yok gibi bir şey.

Şuan ise insanlarımız menfaat varsa senden iyisi yok, menfaat yoksa tıpkı şehirlerde olduğu gibi alttaki komşu, üstteki komşuyu tanımıyorsa aynı onun gibi, yani menfaat insanı olmuşuz

İşin vahameti daha da kötü yöne doğrumu gidiyoruz bilmem.  Ama buna bir çare bulunması lazım. Nasıl bir çare bulunacaksa en kısa zamanda bulunması lazım.

Şimdi başta kişinin kendisi, anne ve babalar yani ebeveyn sonra da çevresi. Ve nacizane en önemli unsur, en önemli etken eğitim sistemi. Ne yapıp ne edip bunu eğitim sistemimize koymamız lazım. Her önüne gelen sistem değiştirmeyecek / koymayacak. Var olan sistemimize sahip çıkmalı, sonrada uygulamaya koymalı, yapmacık etmecik olmamalı, ancak o şekilde olursa sorun kalmayacaktır.

Ders bir şekilde verilir diploma bir şekilde alınır. Ama insanda ahlak yoksa, saygı yoksa, sevgi yoksa, onur-haysiyet, edep yoksa, haya yoksa ne yapacaksın öyle insanı.

İnsanların huzurlu,mutlu müreffeh bir hayat yaşaması için,okul çağında, küçükten bir  sorumluluk duygusuyla hareket etmesi gerektiğini yaşamasını aşılamalıyız. Eğer o duyguyu o düşünceyi verebilirsek ne âlâ. Hani derler yedisinde neyse yetmişinde de odur onun gibi yani, Ağaç yaş iken eğilir…

Neme lazımcı-lığı, haksızlılığı, yanıma kâr kalır ibarelerini hayatımızda hiç olmayacak. Teorikte, görüntüde, değil özde, sözde, kalplerde, fiiliyatta, uygulamada olmalıdır. Dilerseniz bir hikâye ile nihayetlendirelim.

Abbasi halifesi Harun Reşit, sarayının bahçesindeki gülü çok beğenir. Yaprağıyla, kokusuyla, görünüşüyle dikkatini celbeden gülü özel bakıma almasını ve o güle hassasiyet göstermeleri için bahçıvana emir verir. Bahçeye her geldiğimde bu güle bakarak dinleniyorum. Bunu özel korumaya al, bakımına itina göster, yapraklarını dökmesin, mevsim boyu üzerinde hep yeşil kalsın.

Bahçıvan, artık kendinden daha fazla özel bir itina ile bakmaya başladığı gülün suyunu vaktinde verir, toprağını zamanında çapalar derken bir sabah bahçeye gelince bakar ki, gülün dalına konan bir bülbül, ne kadar yaprak varsa hepsini de gagalayarak yere sermiş, bir tek yaprak dahi bırakmamış gülün başında. Ne yapsam ne etsem. Korku ve telaşla koşar halifenin yanına

Sultanım,  devletlüm,  şevketlüm der, üzerine titrediğim kendimden daha fazla  baktığım gül var ya gül, işte o gül yapraklarını bir bülbül gagalayarak yere dökmüş, tek yaprak bırakmamış gülün başında.

Hayatı boyunca çok şeyler yaşamış bir çok badireler atlatmış halife, sakin bir sesle cevap verir

Üzülme efendi üzülme der,  ne kafaya takıyon,  bülbülün yaptığı yanına kalmaz der.

Rahat bir nefes alan bahçıvan, işine döner. Bir gün bakar ki, bir yılan, yaprakları yere seren bülbülü, yakalayıp ağzına almış, yutmak üzere. Heyecanla yine halifeye gelir

Sultanım der, gülün yapraklarını yere düşüren bülbülü bir yılan yakalamış, otların arasında yutmaya çalışırken gördüm. Sultan yine telaşsız

Merak etme efendi der, yılanın yaptığı da yanına kalmaz.

Bahçıvan yine işine döner. Bir ara bahçede çalışırken otların arasında yılanı görür. Hemen elindeki küreğiyle, kazmasıyla yılanı orada öldürür. Sevinçle geldiği halifeye de durumu anlatır

Sultanım der, bülbülü yutan yılanı ben de bahçede otlar arasında yakalayıp küreğimle öldürdüm.

Harun Reşit, yine sakin cevap verir

Bekle efendi bekle der, senin yaptığın da yanına kalmaz

Nitekim az zaman uz zaman çok geçmez, bahçıvan da her insan gibi hatalar yapar. Yakalayıp halifenin huzuruna çıkararak cezalandırılmasını isterler. Halife emrini verir

Atın bu adamı zindana

Yaka paça zindana doğru götürülürken geriye şöyle bir dönen bahçıvan şunları söyler

Sultanım der, bülbülün yaptığı yanına kalmaz dediniz, onu yılan yuttu. Yılanın yaptığı yanına kalmaz dediniz, onu da ben öldürdüm. Şimdi benim yaptığım da yanıma kalmıyor, beni de sen zindana attırıyorsun.

Herkesin yaptığı yanına kalmıyor da senin yaptığın mı yanına kalacak? Demek sana da bir yapan çıkacak. Öyle ise gel sen bana yapma ki bir başkası da sana yapmasın der.

Onu dinleyen Harun Reşit, doğru söyledin bahçıvan.diyerek emrini verir

Bırakın bahçıvanı, gülü, çiçekleri sulamaya devam etsin.

Hayır, hayır der, kimsenin yaptığı kimsenin yanına kalmaz. Misli misliyle ahirete bırakılır. Orada hiç şüphesiz karşımıza çıkar. Onun hesabını Rabbimiz soracaktır. Ama gafil insanlar bunun farkına varamaz da, yaptığı yanına kâr kaldı sanırlar. Siz siz olun yaptığımız kötülükler yanınıza kâr kalıyor sanmayın. Kendimize gelelim, silkelenelim, kendimizi sorgulayalım, özeleştiri yapalım, neden, niye ve niçinlerin cevabını bulmaya çalışalım…