ÇAPAR KANAT

ÇAPAR KANAT

22 Haziran 2021 Salı

Köylünün Ürettiğini Kim Aşağılıyor?

Köylünün Ürettiğini Kim Aşağılıyor?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ÇAPAR KANAT

21 Mayıs Dünya Sütçülük Günü idi. Soma Faciası nedeniyle Türkiye Süt Üreticileri Merkez Birliği Dünya Sütçülük Günü etkinliklerini iptal etti. TSÜMB Soma da faciadan zarar gören ailelere çiğ süt dağıttı.Her Dünya Sütçülük Günü ülkemizde sütün kutusunu üretenler, ve onların sponsor ettiği ilim(!) insanları günün önemine yaptıkları konuşmalarda köylümüzün ürettiği çiğ sütü aşağılamadan konuşamıyorlar, konuşmuyorlar.

2014 yılı Dünya Sütçülük Günü etkinlikleri iptal edilse de bu günde konuşan ilim dünyasından bu sefer farklı bir ses geldi:

Köy sütünün yıllardır adeta aşağılandığını belirten Trabzon Bölgesi (Trabzon, Artvin, Bayburt, Gümüşhane, Rize) Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Sebahattin Yazıcı bakın neler diyor.!

 “Biz orta yaş grubu, yıllardır aşağılanmakta olan köylümüzden veya köy pazarından alınan sütleri içerek büyüdük. Ölmedik, hasta da olmadık” diyor
21 Mayıs Dünya Süt Günü ile ilgili olarak bir açıklama yapan Yazıcı, Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Uluslararası sütçülük Federasyonu’nun (IDF) 1956 yılında aldığı karar doğrultusunda, 21 Mayıs günü bütün üye ülkelerde “Dünya Süt Günü” olarak kutlanmasının kararlaştırıldığını, ülkemizde de 1991 yılından itibaren 21 Mayıs’ın Dünya Süt Günü olarak kutlandığını hatırlatıyor.

İnsanın tüm yaşamında önemli yeri olan sütün, yeterli ve dengeli beslenme için gerekli olan hayvansal kaynaklı protein, yağ, laktoz ile vitamin ve mineral maddeler içerdiğini kaydeden Sebahattin Yazıcı “Süt beslenme değerinin yüksekliği yanında, vücut fonksiyonlarını düzenleyen, gelişmesini sağlayan, kemik ve diş oluşumunda önemli yeri olan temel bir gıda maddesidir. Kemik gelişmesinin ve vücut şeklinin oluşmasının temel taşı olan kalsiyumun ana kaynağı olan süt, içerdiği protein, vitamin ve minerallerle zihinsel gelişimde de önemli rol oynuyor. Süt ve Süt ürünlerinin yeterli miktarlarda tüketimi özellikle büyüme ve gelişmenin hızlı olduğu okul çağı çocukları başta olmak üzere insan yaşamının her evresinde tüketilmesi gereken bir besin. Ancak yapılan araştırmalar ülkemizde bu besin grubunun tüketim düzeyinin önerilen miktarların çok altında olduğunu göstermektedir” açıklamasını yapıyor.

Kutu süt üreten şirketlerin görsel işitsel ve yazılı medya ile çiğ sütün sokakta uzun süre gezdiğini, mikrop ürettiğini, sütçünün su kattığını, pis olduğunu, kendi ürettikleri kutu sütlerin “hijyenik” olduğunu söylediklerini kaydeden Yazıcı “Biz orta yaş grubu, yıllardır aşağılanmakta olan köylümüzden veya köy pazarından alınan sütleri içerek büyüdük. Ölmedik, hasta da olmadık. İlkokul ve ortaokul dönemlerinde okullara Amerika yardımı adı altında süt tozu dağıtımı yapıldı. Allah’ım o ne iğrenç bir kokuydu hala unutamadık. Öğretmenlerimizin gözetiminde bir bardak içerisine bir kaşık süt tozu koyulup, sulandırılıp bizlere zoraki içirilen süt tozu. Oysa o yıllarda bizler, kendi otlaklarımızda otlayan ineklerimizin mis gibi sütlerini içiyor, Annelerimizin o sütlerle yaptığı muhallebi, yoğurt, sütlaç, güllaçları yiyorduk. Sonuç olarak bir ülkenin sosyo-ekonomik yönden güçlü olabilmesi, bedensel ve zihinsel yönden güçlü sağlıklı ve yetenekli bireylerin çokluğu ile doğrudan ilişkili olduğu göz önünde bulundurularak vakit geçirilmeden, çiğ süt üretiminin, satışının çıkarılacak mevzuatlarla disipline edilmesi, çiğ süt tüketiminin bilinçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. Çiğ sütten (köy sütü) sütünüzü kaynatıp için, kaymağınızı yiyin, yoğurdunuzu mayalayın, yayığınızı çalkayın, ayranınızı için, reklamlara kapılmayın. Süt içmek için zeki olmak gerekmez ama süt içen zeki olur“ ifadelerini kullandı.

Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Veteriner Hekim Sayın Sebahattin Yazıcı’ya köylülerimiz adına teşekkür ederiz

Çiğ süt tüketimi ile ilgili çok yazılar yazdık.

Kimse kusura bakmasın demiyoruz.

Kim kusura bakarsa baksın.!Kusurlu olan köylümüz değil, köylümüze kendi ürettiğini direkt tüketim pazarına sunma fırsatı vermeyenlerdir.

Kusurlu olan Dünya Süt Etkinlikleri gibi günlerde göstermelik laflardan sonra veya basın bildirilerinde köylümüzün üretip son tüketicilere sattığı çiğ süte ‘’sokak sütü ‘’ yaftasını vuranlardır.

Kusurlu olan, sermayenin ABD’li çiğ süt üreticisi köylüleri bitirirken de kullandığı ‘’Street Milk ‘’ jargon lafını tercüme edip paçavra makalelerinde iğrenç bir şekilde kullananlardır.

Köylümüzün ürettiği çiğ süte, kim onu aşağılamak için sokak sütü derse; o ‘’sokak insanı’’dır.

Devamını Oku

Bakanlık Et Ve Süt Kurumuna Havanda Su Dövdürüyor

Bakanlık Et Ve Süt Kurumuna Havanda Su Dövdürüyor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ÇAPAR KANAT

ET ve Balık Kurumu’nun ismi ve Et Ve Süt Kurumu olarak değiştirildiğinde çiğ süt üreticilerinin umudu olmuştu. Ne de olsa yeni ismiyle kuruma çiğ süt piyasasına düzen verme görevi verilmişti. ESK bu görevi çiğ sütün fazla olduğu dönemlerde onu parasal teşvikle süt tozu yaptırarak fazla olan çiğsütü bu yolla piyasadan çekmekti. Süt tozu yoluyla piyasadan çekilen çiğ süt azalınca da fiyatı istenen – referans fiyat seviyesine gelecekti.
İş böyle iken şimdi duruma bakalım:
Bakan Çelik medyaya verdiği demeçte ‘’ ESK, 2016 yılında süt piyasasını regüle etmek amacıyla piyasadan aldığı çiğ sütü, süt tozuna dönüştürerek üreticilerimizin mağduriyet yaşamasına engel olmuştur.’’ diyor?
Şimdi öncelikle şu soruyu sormak gerekir: Et ve Süt Kurumu 2016 yılında çiğ süt fiyatlarına düzen verebildi mi, düzenleyebildi mi? Referans fiyat düzeyine getirebildi mi ? HAYIR.!! Sadece fazla çığlık atan, üretici temsilcilerinin ilçelerindeki üreticilerin çiğ sütleri referans fiyattan ESK tarafından satın alınarak mağduriyetleri giderilmiş oldu. ESK piyasayı düzenleyememişti.

ESK –BAKANLIK- UYGULAMA BAŞARILI İSE İCMALLER YAYINLANSIN !

Yazdıklarımız yanlış veya yalan ise Bakanlık kendi elindeki İCMAL ‘leri yayınlasın, hangi sanayici hangi bölgeden, süt birliğinden, kooperatiften kaç liradan çiğ sütü almış, uygulama sonrasında ESK ‘nın çiğ süt almadığı hangi bölgelerde fiyatlar referans fiyatlara getirilmiş KAMUOYU öğrenmelidir.
ESK nın fazla olduğu iddia edilen veya fazla olan çiğ sütün düşen fiyatlarını referans fiyat düzeyine çıkarmak için süt tozu yaptırarak fazlalığı piyasadan çektirmesi doğru bir politikadır, ama bakanlık ESK ya yanlış uygulattırıyor.
Bakan Çelik’e ‘’Efendim ESK 2016 yılında süt piyasasını regüle (düenlemek) etmek amacıyla piyasadan aldığı çiğ sütü, süt tozuna dönüştürerek ‘’ Çiğ süt fiyatlarını referans fiyatlar düzeyine çıkarttı ‘’ sözlerini söyleten hangi babayiğit bürokrat, genel müdür var ise kanıtlarını göstersin. Hayvancılık Genel Müdürlüğü sayın bakanın kanıtsız konuşmalarını hazırlamaktan başka sahi ne iş yapıyor.
Kanıt olarak ESK’nın süt tozu yaptırmak için sanayicilerin alımı bıraktığı ilgili süt birliklerinin, ilgili kooperatiflerin satış fiyatlarını referans fiyata getirdi ise buna piyasayı düzenlemek veya regüle etmek değil o birlik veya kooperatiflere ve üyelerine sadaka vermek demektir. Buna da ekonomide sosyal yardım deniyor, yani piyasa düzenlemesi değil.
ESK gerçekte 2016 da çiğ süt fiyatlarına düzen veremedi, sadece hangi süt birliğinin çiğ sütünü süt tozu yaptırdı ise ancak onun fiyatını kendi eliyle referans fiyat düzeyine getirdi, yani Türkiye piyasasına düzen veremedi. Türkiye piyasasına nasıl düzen verileceğini daha önce yazdık, yazmaya devam da edeceğiz.
ESK, yaptırdığı süt tozunu ihale ile de olsa teşvik indirimli bir şekilde VAHİM HATA olarak endüstriyel süt sektörüne satıyor.
Piyasaya düzen vermek demek piyasa düzeni manivelalarıyla piyasa oyuncularının kulağını çekmek demektir, ve bu imkan var iken çiğ süt alımını sahtekarca bırakarak piyasayı bozanlara indirim teşvikli süt tozu veriliyor. O da aldığı süt tozunu çiğ süt fiyatlarını indirmede kullanıyor.
Sevgili üreticilerimize, üretici temsilcilerimize TMO (Toprak Mahsülleri Ofisi) örneğini vereyim. Buğday Mısır fiyatlarını tüccar artırmaya kalkıştığı zaman veya piyasası yükselmeye başladığında TMO ‘ buğday ithalatı yapmaya başladığında TÜM YURTTA buğday fiyatları istenen seviyeye geliyor.
Böylece Buğday azlığından veya tüccarın stok yapmasından dolayı artan fiyat tüm yurtta regüle edilmiş oluyor?
Siz bakanlık olarak fiyatı düşen, düşürülen çiğ sütün fiyatını güya referans fiyatlara yükletmek için parasal teşvikli süt tozu ürettirip tekrar sanayicilere satarsanız çiğ süt – damızlık üreticisinin ayağına kurşun sıkmış olursunuz. Yani sanayicilerin üreticiden satın almadığı malı, FAZLA dediği malı tekrar devlet kaynaklarıyla ucuzlatıp kendisine vermenin adı nedir öyle ise ?
Sanayicilerden sahtekarları çiğ süt FAZLA diye almıyor, siz devlet olarak o malı, çiğ sütü süt tozu yapıp ihale ile de olsa onlara veriyorsunuz. Söyleyin ey üreticiler FAZLA olan mal ihale ile de olsa FAZLA diyenlere satılır mı ?

DEVLET TEŞVİKİ İLE ÜRETTTİRİLEN SÜT TOZU NE YAPILMALI

Devlet teşviki ile ürettirilen süt tozu direkt olarak ET VE SÜT KURUMU tarafından yurt dışına ihraç edilmelidir. Yurt içine ihraç kayıtlı da olsa vermek piyasa düzeni açısından sakıncalıdır. Allah aşkına bu memlekette yok mu bir ekonomist bunları söyleyecek.
KAYNAK: www.alotarim.com

Çapar KANAT

Devamını Oku

Çiğ Sütün Perakende Satışına Düzenleme

Çiğ Sütün Perakende Satışına Düzenleme
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ÇAPAR KANAT

GIDA ve Tarım Hayvancılık Bakanlığı, vatandaşların sokakta satılan çiğ süte doğrudan ulaşması için Gıda Kanunu Mevzuatı’nda düzenlemeye gidiyor.

Antalya Ticaret Borsası (ATB), süt sektöründe yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerini görüşmek üzere ‘Sektörel Analiz Toplantısı’ düzenledi. Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Küçükçetin moderatörlüğündeki toplantıya, ATB Başkanı Ali Çandır, Veteriner Hekimler Odası Başkanı Muammer Saygılı, Gıda ve Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü yetkilisi Ümit Okudur, Süt Üreticileri Birliği yetkilileri, kooperatif başkanları, süt üretici ve satıcıları katıldı.

Toplantıda ilk söz alan Yörükoğlu temsilcisi Mehmet Kurt ile Ekici temsilcisi Selçuk Kuşkonar, antibiyotikli süt almadıklarını belirtti. Gıda ve Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü yetkilisi Ümit Okudur ise bakanlığın Gıda Kanunu Mevzuatı’nda bazı düzenlemeler yaptığına dikkat çekerek, “Çiğ sütün üreticiden tüketiciye ulaşana kadar denetimini yapıyoruz. Ama sokaklarda satılan süt ile ilgili bakanlığımızın son zamanlarda bazı çalışmaları var. Gıda Kanunu Mevzuatı’na göre çiğ sütün kontrollü dışında satışıyla ilgili bakanlık bir düzenleme yapma aşamasında. Ama bunun belli bir adı olacak. Adı sokak sütü olmayacak. Çiftlikten hayvan sağlığıyla ilgili önlemler olacak. Ambalajlanarak pazara taşınmasıyla ilgili olacak” dedi.

Vatandaşların birçoğunun doğrudan üreticiden sokakta satın aldığı sütü bakanlık olarak tanımlayacaklarını aktaran Okudur, şunları söyledi:

“Bazı üreticiler kendi sütünü pazarlara getirerek satabiliyor. Halkımız bunları yoğurt da yapabiliyor. Aslında, halkımız en güzel antibiyotik testini uyguluyor. Öncelikle yoğurt yapıyor. Antibiyotik kalıntısı varsa o süt kesinlikle yoğurt olmuyor. Paket sütünden de yoğurt olur ama biraz fazla kaynatmak gerekiyor. Ancak bu yoğurt biraz sulu olabilir. Açıktan alınan çiğ süt de fazla kaynatıldığı zaman katı olur. Sütün daha iyi yoğurt olması tamamen pişirmeyle ilgilidir. Yakında bir düzenleme yapıldığı zaman tüketici doğrudan çiğ süte ulaşabilecek.”

ATB Başkanı Ali Çandır da hayvanlara antibiyotik uygulandıktan sonra çıkan sütün değerlendirmesini tartıştıklarını belirterek, “Üretici zor durumda olması nedeniyle ürününü pazara doğrudan sürüyor. Bugünkü toplantımızın amacı da bunu nasıl engelleyebiliriz. İnsan sağlığını tehdit etmeyecek şekilde, bunu nasıl kontrol altına alabilirizin yollarını arıyoruz. Sokak satıcılarının sattığı sütlerin daha tehlikeli olduğu yönünde bir sonuca ulaştık. Ancak buradaki uzmanların ifadesinden de anlaşılacağı gibi sokak sütlerinin yoğurt yapılması durumunda antibiyotik olup olmadığı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Burada umuyoruz ki, uygulamalarla o sütün üretim yerinde imha edilmesinin yolları bulunacak sonuçların çıkmasını arzuluyoruz” diye konuştu.

Üreticiden markete gidinceye kadar değer analizinin de iyi yapabilması gerektiğinin altını çizen Ali Çandır, konuşmasına şöyle devam etti:

“Türkiye’de perakende sistemi, marketlerin kar marjlarını bir şekilde incelemekte fayda var. Sütü üreten adamla, markette satıldıktan sonraki farkı bir şekilde iyi analiz etmek lazım. Arada uçurum var. Yapılan harcama, kar marjı, marketin aldığı çeşitli paralar var.”

Sütü yeteri kadar tüketemeyen bir toplum olduğumuzu da hatırlatan Ali Çandır, “Tüketimde yeterli değiliz. Bize ait olan herşeyi unuttuk. Biz hep yabancıların içeceklerine özeniyoruz. Biz sütü peynir ve yoğurt olarak tüketiyoruz. Sütü ayran gibi tüketmeyi de artırmalıyız” dedi.

Devamını Oku

Gerçekte Çiftçi Mazotta Destekleniyor mu?

Gerçekte Çiftçi Mazotta Destekleniyor mu?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ÇAPAR KANAT

Gerçekte Çiftçi Destekleniyor mu?

Türkiye Amerika’dan soya, dane mısır, Sudan, Ukrayna veya Rusya’dan buğday, Pakistan’dan, Hindistan’dan, Türk Cumhuriyetleri’nden pamuk ithal ediyor.!Bu ithalatlar çok büyük ölçeklerde yapılıyor. Mesela soya ve dane mısırda yıllık ithalat milyon tonları buluyour.

Türkiye 2012 yılında Amerika’dan en çok canlı hayvan, Fransa’dan kesilmiş et ithal eden ülke oldu. Sevindirilen çiftçileri adına Amerikan Hükümeti düşünemese de Fransız Hükümeti Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’e en büyük ödülleri olan Şövalye’lik Nişanı’nı Fransız Devlet töreni ile verdi.

Tüm bunlara rağmen 2007 yılından bu yana Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı sayın Mehdi Eker, bakanlığını tam bir propaganda bakanlığına dönüştürmüş olduğundan kamuoyunda ‘’ çifti destekleniyor  ‘’ algısı yaratmıştı.

Sayın Mehdi Eker, Hitlerin propaganda bakanına doğrusu taş çıkartırdı.  2008 yılında hayvancılığı çökerttiğinden 2010 yılında sıfır gümrükle yaptırdığı canlı hayvan, et ithalatı karşısında ‘’ yerli çiftçilerimizle yabancı çiftçileri rekabete açtık ‘’ diyordu.

Yemi, mazotu pahalı alan yerli çiftçi ile yemi, mazotu ucuz alan yabancı ülke çiftçilerini yarıştırıyoruz anlamına geliyordu söyledikleri. Yani engelli ile engelsiz aynı parkurda yarışa sokulmuştu.

Çiftçiye mazot, ürün,  gübre, hayvan başına destek, organik tarım  destekleri yılda bir kez veriliyor.

Bu destekler ayrı ayrı olarak Resmi Gazete de yayınlandığında tüm medyada yer alıyor. Sonra destekler muhtarlıkarda itiraz için askıya çıktığında yine tüm medyada yer alıyor. Sayalım, etti bir.

Desteklerin ödeneceği zaman belli olduğunda da; şu destek filan tarihte ödenecek şeklinde yine medya da yayınlanıyor, etti iki.

Bir süre sonra ‘’ şu destek parası çiftçilerin hesabına yattı ‘’ haberleri yer alıyor. Etti üç. Çiftçinin birlikler aracılığı ile verilen destekler var; hayvan başına destekler, çiğ süt litre başına destekler. Bunlarda farklı bir şekilde basında yer alıyor, etti dört.

Şimdi yazımda yukardan aşağıya sayacak olursak destekleme haberleri basında yılda 4-5 kez yer alıyor sanılır. Hayır öyle değil, her ürün grubunu 4-5 ile çarparsanız 25- 30 sayısı karşımıza çıkar.

Buna göre ortalama her iki haftada bir Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ‘’ çiftçiyi destekleme ‘’ haberleri basında yer alıyor. Hal böyle olunca çiftçi olmayan insanlarda ‘’ çiftçi destekleniyor ‘’ algısı oluşuyor.

Bu yazımızda mazotu ele alalım

Mazotun pahalı olması nelere yol açıyor.

Mazotun pahalı olması sadece matematiksek olarak ürün maliyetini etkilemiyor, toprağın yapısını da etkiliyor. Ürünün mantar vb. hastalıklara direncini zayıflatıyor. Yağışın az olduğu zamanlarda toprak suyu depolayamıyor, yağışın fazla olduğu zamanlarda tarla yüzeyinden akıntı toprağın yüzeydeki organik hasılayı suni veya doğal drenaj kanallarına götürüyor ve tarla çoraklaşıyor.Tarlalar kayalaşıyor.

Mazotun pahalı olması ile bunların ilişkisi mi? Mazot pahalı olunca çiftçi tarlasını yeterince işlemiyor. Mesela kazık köklü bitkilerde  çok mazot harcayan pulluk ile işlemek gerekirken, patlatma veya diskaro hatta koble ile tarlayı işliyor.

Çiftçi üç- dört yıl üst üste  mazotu en az harcanan buğday tarımına rağbet ediyor. Böylece pahalı mazot çiftçiye üründe her yıl münavebeyi terk ettiriyor.

Çiftçiye anızı yakma deniyor. İkinci ürün ekilen yerlerde istisnasız her tarladaki anızlar yakılıyor. Yılda tek veya iki ürün ekilen yerlerde anız yakılmasına mazotun pahalılığı neden oluyor. Çiftçi traktörüne bağlayacağı özel aleti ile ciddi miktarda mazot harcayarak anızı parçalayacağı, tarlasına organik madde kazandıracağı yerde anızı yakıyor.!

Mazot pahalı olduğundan sulanamayan arazilerde çiftçi ikinci ürün ekmiyor. Riske girmiyor.

Çiftçi pahalı mazotta destekleniyor mu?

Destekleniyor, desteklenmesine de, peki ucuz mazot elde eden yabancı çiftçiler kadar mı?

Buna evet diyebilmek mümkün değil.!

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 2014 yılı dekar başına mazot desteğine göz atalım:

“Peyzaj ve Süs Bitkileri, Özel Çayır, Mera ve Orman Emvali Alanları”için;
-Mazot Desteği dekar başına 3.1 TL,
“Hububat, Yem Bitkileri, Baklagiller, Yumru Bitkiler, Sebze, Meyve Alanları” için;
-Mazot Desteği dekar başına 4,6 TL,
“Yağlı Tohumlu Bitkileri ve Endüstri Bitkileri Alanları” için;
-Mazot Desteği dekar başına 7.5 TL,
Mazotu ucuz satın alan Amerikan çiftçisi dekar başına pamukta 30 litre, buğdayda 15 litre, soya ve mısırda 22 litre mazot tüketiyor. Türkiye’nin traktör parkının ABD’ye göre daha eski olması nedeniyle ülkemiz için bunu pamukta 30 litre , buğday da 16 litre, soya ve mısırda 24 litre tüketildiğini kabul edelim.

Türk çiftçisi pamukta mazota 120 TL ödüyor, devletten 7,5 TL alıyor, buğday da 64 TL ödüyor, devletten 4,6 TL alıyor, soya ve mısırda 96 TL ödüyor, devletten 7,5 Tl alıyor.

Yukarda mazotun pompa satış  fiyatını 4 TL/litre olarak kabul ettik.

Buna göre çiftçi PAMUKTA mazotun litresini 120-7,5= 112,5/30 = 3,75 TL den, aynı yöntemle hesaplarsak BUĞDAYDA 3,71 TL’den, SOYA ve MISIRDA 3,68 TL’ den satın almış oluyor

Üstelik aradaki komik fark çiftçi mazotu sarf ettikten en az dokuz ay sonra ödeniyor.

Buna destek denir mi? Denemez!

Ama, gel gör ki ‘’çiftçi destekleniyor ‘’ sanılıyor.

13 yıl önce Türkiye tarımda kendi kendine yeterli bir ülke iken şimdi tarımda da ithalatçı ülke haline getirildi.

Beyler, tarım gıdamızı üretiyor. Gıda politikaları petrol-enerji politikalarından daha da önemlidir.

Devamını Oku

1 Litre Çiğ Sütün Maliyeti – Mart -2015

1 Litre Çiğ Sütün Maliyeti – Mart -2015
0

BEĞENDİM

ABONE OL

ÇAPAR KANAT

2008 yılında endüstriyel süt sektörü bir bu ülkeye gerçek tam bir katliam yaşatmışlardı. Üreticiler zarar ettirilmesi sonucunda  hamile, karnı boş, dolu süt ineklerini kasaba gönderilmişti.

Evet, mübalağa etmiyorum, ülkemiz 2008 yılından bu yana hayvancılık, et, süt krizi yaşıyorsa, canlı besilik, damızlık hayvan ithal ediliyor, ülkenin 15 milyar Türk Lirası kaybedilmişse bunun doğrudan sorumlusu endsütriyel süt sektörüdür. Fazla kazanç hırsı ülkemizin hayvancılık sektörünü bu hale getiriyor. Ülkeye bu kadar zarar ettirdikleri yetmiyormuş gibi bir de utanmadan süt ve süt ürünleri ihracatına parasal destek istiyorlar.!

Öylesine utanmazlar ki yem fiyatları düşmediği, Euro düştüğü bahanesiyle çiğ süt üretici temsilcileri ile oturtuldukları sahte pazarlık masasını tek taraflı terk ettiler.

Hayvan nihayetinde canlıdır. Büyümeleri, beslenmeleri insani titizlik ister. Hayvancılıkla uğraşan da buğday üretende çiftçidir. Fakat ikisini de yapanlardan olarak canlı hayvanı-üretmek- diyemiyorum- makine ürünleri geliyor aklıma-beslemek, çoğaltmak diğer tarım ürünlerine oranla çok zordur.  Kışın o dondurucu soğuğunda inek gece yarısı buzağıladığında evin salonundaki sobanın yanına yatırılmak zorundadır. Eh tabii evdekilerin nefesleri ile onun nefesi biri birine karışır . Aile fertleri ile bir sevgi doğar aralarında. Dişi ise epey kalır avluda, erkek ise erken giderken kasaba, para-geçim gelecek olsa da üzer sahibini.. Var ise kırar para hırsını o canlı hayvanlar, çiftçilerin.

Çiftçi, karın tokluğuna satsa bir litre çiğ sütünü, yem alacak hem kendi hem onun karnını doyuracak kadar. İşte fırsat vermez endüstriyel süt sektörünün patronları..

Süt patronunun para kazanmak, hatta özel uçağa binmek, çocuklarını oxford’da okutmayı kendinde hak görür de çiftçinin ineğinin karnının doymasını bile çok görür. Olmasa da olur Türkiye’nin süt inekleri, çünkü süt ineği olmaz ise Avrupa Birliği’nin dampingli-destek ile ucuzlatılan süt tozları var.

Endüstriyel süt sektörünün sürdürülebilir sendikasızlaştırma çabalarını hiç yazmadım., hukuksuz tek yönlü güçlünün olduğu pazarlıkta dalevera-alevera ile satın aldığı bir malın hakkını vermeyenin çalışanına hak vermesi beklenemez. Halbuki sendikalaşma, tedarikçiden hakka hukuka dayanan bir satın almanın gerçekleşmesi, yaşanabilir bir Dünya’nın temel taşlarıdır. Sütte kalite arandığı kadar ambalajlı sütü üreten firmalarda da, patronlarında da kalite aranmaktadır. Reklamlarla imajları epey yüksek görünen firmaların Avrupa Kalite Ödülü’ne başvurduklarını görüyoruz. Kalite öncelikle satın aldığının hakkını, değerini vermektir. Utanmazca masayı terk etmek değil.!

Kimse kusura bakmasın. Hangi üretici temsilcisi gocunursa gocunsun, endüstriyel süt sektörü ‘’kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyor. Evet bir oyununu daha oynadı. Aralık ayının son günlerinde başlayan Ocak ayında da süren  çiğ süt fiyat pazarlığını haksız, hukuksuz bir şekilde Mart-2015’e ertelediler. Kendileri ağa, üreticiler nasıl olsa maraba. Marabaların başına ise iyi baş tutucular konulmuş. Üreticilere fiyat oyunlarını kader,  bazen de piyasa  olarak  gösteriyorlar

1 Litre Çiğ Sütün Maliyeti

İlk kez 1 Litre çiğ sütün maliyetinin ne olduğunun tartılmasını Çiğ Süt Üreticileri Grubu yapmıştı.

Türkiye’de ilk kez 1 litre çiğ sütün maliyetini çiğ süt üreticileri grubunda tartışılması neticesinde 24 Haziran 2010 tarihinde 75 kuruş olması gerektiğini Bilgiagi.net internet Gazetesi’nde yazmıştım.  Halbuki çiğ sütün maliyetinin ne olduğunu hesaplatıp üreticilerin, sanayicilerin, kamuoynun önüne koymak kanunla kurulmuş Ulusal Süt Konseyi’nin görevi idi. Kamuoyu baskısı üzerine birkaç pazarlık öncesinde yayınladı ise de son bir yıldır yayınlamıyor. 2015 Mart’ına erteledikleri son pazarlıkta erteleme bahaneleri ne ilginçti: Euro düştü.

Euro düştü de, yem  fiyatlarını yem fabrikaları düşürmemişti ki.

Haydi bakalım kolay gelsin Yem fabrikaları 20 Ocak 2015’te  Yeme zam yaptı, ne dersiniz.?

Geçen yıldan Mart’a kadar da dolar arttı ve yem girdileri artı. Sürü yöneticisi olarak ismi değiştirilen Çoban fiyatları, elektrik fiyatları da artı. Büyükşehir kanunu ile şimdi adı mahalle olan köylerde artık su para ile oldu.

Şu an tam uygulanmıyor olsa da çiğ süt referans satın alım fiyatları 1,15 TL’dir.

Üreticilere şu anki maliyeti 1,4 TL’dir.

Mart sonunda gerçekleşecek pazarlıkta 1,5 TL olmalıdır.

Sevgili tüketiciler; çiftçilerimizin üretimlerini sürdürebilmeleri için bu fiyatın gerçekleşmesi gerek.

Endüstriyel süt sektörü kutu sütten net kazancı % 67’dir. Köylümüz, çiftçimiz, bunun çeyreğini bile kazanmıyor.

Endüstriyel süt sektörünü, iktidara, hükümete, sevgili Gıda Tarım ve  Hayvancılık bakanı sayın Mehdi Eker’ e değil siz tüketicilere şikayet ediyoruz.

Slow-Food İstanbul-Fikir Sahibi Damaklar Grubu’ndan Sayın Defne Koryürek’in ÇİĞ SÜT PAZARLIĞI MARTA ERTELENDİ başlıklı yazımdaki yorum-hatırlatmasına binaen bu yazımdır. Kendisine teşekkür ederim.

‘’ Çapar bey, çiğ sütün Ocak 2015 itibarı ile litre başına maliyetini de yazarsanız, pazarlığın ne kadar haksız bir pazarlık, ertelemenin nasıl haksız bir erteleme olduğu daha net görünür kanaatindeyim. hürmetler.’’

Ne demeli? Yukarda dedim ya.! Kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyorlar.

Sadece kediler değil kedilere fırsat verenler de utansın.!

KAYNAK: http://alotarim.com

Devamını Oku