Çorapçılar

Çorapçılar

ABONE OL
Nisan 21, 2023 11:40
Çorapçılar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Röportaj: ŞEREF IŞIK – KozanBilgi.Net Haber Müdürü

Çorapçılar, Kozan’da Bingöller ve Poroylular’dan sonra en eski petrol istasyonuna sahip bir ailedir. Merhum Çorapçı Mehmet ve oğulları yıllarca petrol istasyonu işletmeciliği yapmışlar.

Çorapçı ünvanı merhumun kendisine aitmiş. Bir davadan hapis yatmış. Hapis yatarken her mahkumun yaptığı gibi içerde el sanatına yönelmiş. Kendisi cezaevinde çorap işlediği için, çorapçı geldi, çorapçı gitti derken çorapçı namı ile anılmaya başlamış.

Yöneticisi olduğum derneğin iki ayda bir yayınlanacak olan ilk sayısını dağıtırken bir yandan da ikinci sayıya kaynak teşkil etmesi için vefat edenlerin fotoğraflarını topluyor, halen hayatta olanların fotoğraflarını çekiyordum.

Gelecek sayıda yayınlanmak üzere “İz bırakanlar” adlı bir sayfa oluşturmak için Tapan ve Yöresi insanlarından Mehmet Bilgiç’in namı diğer Çorapçı Mehmet’in   de fotoğrafını ve öz geçmişini temin etmek için Saimbeyli Caddesinde bulunan eski petrol istasyonuna vardım. Yani bizim çocukluğumuzdan beri bildiğimiz Çorapçıların Petrolüne. Petrol istasyonu açık ama petrol pompaları çalışmıyor. Arabalar için yağ vs. diğer ürünler satılıyor. Orada bulunan görevliye sordum;

-Çorapçı emminin çocuklarından veya torunlarından kimse yok mu?

Görevli kısa bir ifademi aldıktan sonra beni yan taraftaki dayanıklı tüketim malları satan mağazaya yönlendirdi. Dönüp baktığımda çorapçı emminin oğlunu görmüştüm. Kozan’da uzun süre kalanları tanıyordum da isimlerini bilmiyordum. Çorapçı emminin beş oğlundan biri olan Ümit’e selam verip bülteni uzattım.

-Ben Tapan ve Yöresi Derneğinden geliyorum. İki ayda bir yayınlanacak bültenimizin ilk sayısı bu. Gelecek sayımızda yayınlanmak üzere babanızın bir fotoğrafı ile öz geçmişini isteyecektim.

Der demez Ümit beyi bir telaş aldı.

-Abi buyur, abi otur. Abi ben oğlu Ümit’im, siz kimsiniz?

-Ben dernek sekreteri Şeref Işık, bültenin editörüyüm aynı zamanda.

-Babam öleli kaç sene oldu, gelip bir soran olmadı benden, derken gözleri doldu, duygulandı. Ben de dernek olarak ne kadar iyi bir iş yaptığımızı hissettim onun bu sözlerini duyunca. Öyle telaşlı ve hareketli ki başımı döndürdü adeta.

-Abi ne içersin, resmini hemen getiririm babamın. Nasıl bir resim olsun?

-Siz hangi resminin yayınlanmasını istiyorsanız o resmi olsun; teşekkür ederim, bir şey almayım, dediysem de…

-Abi çay doldurayım, dedi hemen yanı başımızda bulunan semaverden çay doldururken “Demi nasıl olsun, ne kadar şeker atayım” sorularını da arka arkaya sıraladı.

Daha ben çayı yudumlamaya başlamadan sanki koşarcasına petrole gitti ve elinde küçük bir çerçeve ile hemen geri döndü.

-Şeref Abi babamın resmini getirdim, annemin resmi de var, derken bir taraftan da küçük çerçeveyi köşelerinden parçalara ayırmıştı bile.

-Tamam, annenizin resmini de alayım.

Bu arada babasının öz geçmişini soruyor yanımda getirdiğim bir kâğıda notlar alıyordum. Kaç kardeş olduklarını sorduğumda yaş sırasına göre hemen sıralayıverdi “Yunus, Halil, Üzeyir, Ümit, Emel, Soner” diye. Arkasından da ne iş yaptıklarını, nerede yaşadıklarını anlattı birer birer. O iri cüssesiyle ikinci kata çıkıp iniveriyordu hemen. Adreslerini getiriyordu kardeşlerinin.

Bir çırpıda babasının Adana Ziraat Mektebini bitirdiğini, askerde tanka binebilmek ve çalıştırabilmek için malvarlığını ipotek verdiğini anlattı. Ziraat Mektebi Diplomasını gösterdi babasının. Diplomanın fotokopisini de istemiştim, o kadar yıpranmış ki diploma camdan ayrılsa bir daha bütün olarak kalması mümkün değil. Artık camı ile birlikte fotokopisini çektirip verdiler.

Çorapçı Emmi yine Kozanlı olan hemşerisi Hazret Öz ile birlikte İstanbul Yıldız Kışlasında yeni gelen tankları çalıştırabileceklerini söylemişler komutanlarına. Komutanları tanka binebilmeleri için devlete ipotek vermeleri gerektiğini söyleyince hiç tereddütsüz Çorapçı Emmi Kozan’daki evini, Hazret Öz’de otuz dönüm bahçesini ipotek göstermişler.

Çorapçı Emmi ile Hazret Öz Adana Ziraat Mektebini birlikte okumuşlar. Bu eğitimleri sırasında traktör sürmeyi ve tamirini öğrenmişler. Tankı da bu bilgilerine dayanarak sürmüşler. Askeriye, tankı kullanmak için Romanya’dan getirttiği maaşlı elemanların işine de son vermiş böylece.

Almanya’da doktor olan abisinin bir anısını anlattı Ümit Bey. Dr. Halil Bilgiç ve eşi Dr. Neşe Bilgiç ikisi de Almanya’da doktorluğa başlarlar. Dr. Halil Bilgiç’i bir sağlık ocağına, eşi Dr. Neşe Bilgiç’i ise elli kilometre mesafede başka bir sağlık ocağına verirler. Biri tutucu Protestanların içinde, diğeri ise katı Katoliklerin içinde göreve başlar.

Bizim şimdiki aile hekimliği gibi bir model uygulandığından Türk ve Müslüman olan bu doktorlara hiç hasta gelmez. Doktorlarımız iki yıla yakın göreve devam eder ama iflas noktasına gelirler. Türkiye’ye kesin dönüşü düşünürken filmlerdeki gibi bir mucize gerçekleşir.

Fanatik Adolf Hitler hayranı olan belediye başkanının çocuğu hasta olur, doktor doktor gezdirirler ama bir türlü iyileşemez. Son çare olarak bir de Türk doktoru çağıralım derler. Dr. Halil Bilgiç’i çağırırlar. Halil Bey çocuğu tedavi eder. Olacak ya çocuk da iyi olur. Bunun üzerine Türk ve Müslüman doktorlara farklı gözle bakan Almanlar dertlerine çare için doktorlarımıza akın etmeye başlar. Ve böylece Çorapçı Emminin oğlu ve gelini Almanya da kalırlar.

Kızı Banu’dan bahsetti ümit Bey.

-Kızım bir İsviçreli ile evli, İstanbul’da bir İsviçre firmasında yurt dışı eğitim danışmanlığı yapan bir şirketin genel müdürü olarak çalışıyor.

Mezun olduğu okulu sordum. Kadir Has Üniversitesi İngilizce İşletme mezunu olduğunu söyledi. Onunda adresini getireyim, resmini getireyim diye ikinci kata çıkıverdi. Elinde bir adresle döndü. Arkasından eşi Müberra hanım da geldi. Onunla bizi tanıştırdı.

-Eşim Şoförler Odası Başkanı Mustafa Avşar’ın kızıdır. Hilmi Baysal, Çağdaş Giyim, Bağ-Kur eski il Müdürü Hasan Baz bacanağım olur. Birol Avşar kayınımdır.

Yapısına göre çok hareketli ve sormadığım ama almak isteyeceğim soruların cevaplarını da birbiri ardına sıralıyordu. Eşi Müberra Hanım da eksik cevapları tamamlıyor, hele kızı Banu ve damadı David ile ilgili sorulara hemen cevap veriyordu. Belli ki özlemiş onları.

Çorapçı Emminin inancı ve siyasi görüşü ile ilgili anılar dinlemiştim başkalarından; ama, Yusuf Tanrıverdi Hocamdan dinlediğim bir anı beni çok etkiledi. Tenkerli köyünden merhum Demirci Kara Ahmet yıllar önce Kozan’a göçer. Kozan’da bir demirci dükkânı açar, körüğünü kurar. Bunu duyan Çorapçı Emmi meşhur cipine (jeep) atlar ve gelir. İş yeri açmasından çok memnun olduğunu ve bir ihtiyacının olup olmadığını sorar Kara Ahmet’ten. Ahmet Emmi’de bir kaynak makinesi olsa iyi olacağını söyler. Çorapçı Emmi cip ile hemen Adana’ya gider ve bir kaynak makinesi alıp getirir ve Kara Ahmet’e teslim eder. O Kara Ahmet, yıllar sonra Kozan Kalesine saç levhadan Atatürk heykelini diken usta olan Kara Ahmet’tir.

İnsanlara inançları ve siyasi görüşleri nedeniyle ön yargılı bakmamak gerek. Her dikenin bir gülü, bir çiçeği, bir görevi vardır elbet. Yaratan boşa yaratmaz onu. Bir vesile oldu tanıştım bu insanlarla. Bizim kuşaktan sonra çoğu insan Çorapcıları tanımayacak, çorapçıların torunları da geldikleri yerde kimlerin yaşadığını bilmeyecekler belki de. Umarım bu yazımızla ışık tutmuşuzdur bir aileye.

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP