Sual: Allah, dünyada yaşayan bir çok dinsiz kimseye niçin iman
nimetini vermiyor?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın feyzleri, nimetleri, ihsanları, yani iyilikleri, her an,
insanların iyisine, kötüsüne herkese gelmektedir. Herkese mal,
evlat, rızk, hidayet, irşat ve selamet ve daha her iyiliği fark
gözetmeksizin göndermektedir.
[Kullarının küfürlerini, günahlarını yüzlerine vurmuyor. Kendisine
karşı gelenlerin, inkâr edenlerin, günah işleyenlerin rızklarını
kesmiyor. Dünya için çalışanlara karşılıklarını, fark gözetmeksizin
veriyor].
Fark, bunları kabulde, alabilmekte ve bazılarını da alamamak
suretiyle, insanlardadır.
[Allahü teâlâ, kullarına zulmetmez, haksızlık etmez. Onlar,
kendilerini azaba, acılara sürükleyen bozuk düşünceleri, çirkin işleri
ile, kendilerine zulüm ve işkence ediyorlar. Beyt:
Hâşâ, zulmetmez kuluna, Hüdası,
herkesin çektiği, kendi cezası!]
Nitekim güneş, hem çamaşır yıkayan adama, hem de
çamaşırlara, aynı şekilde, parlamakta iken, adamın yüzünü yakıp
karartır, çamaşırlarını ise beyazlatır.
[Bunun gibi, elmaya ve bibere aynı şekilde parladığı halde,
elmayı kızartınca tatlılaştırır; biberi kızartınca acılaştırır. Tatlılık ve
acılık hep güneşin parlaması ile ise de, aralarındaki fark, güneşten
değil, kendilerindendir. Allahü teâlâ, bütün insanlara çok acıdığı için
ve bir ananın yavrusuna olan merhametinden daha çok acıdığı için,
dünyanın her tarafındaki, her insanın, her ailenin, her cemiyetin ve
milletin, her zamanda ve her işlerinde nasıl hareket etmeleri lazım
geleceğini, dünyada ve ahirette rahat etmeleri ve seadet-i
ebediyyeye kavuşmaları için, işlerini ne yolda yürütmeleri ve
nelerden kaçınmaları lazım geldiğini, İslamiyet ile bildirdi.]
İnsanların, Allahü teâlâdan gelen nimetlere nail olmamaları,
Ondan yüz çevirdikleri içindir. Yüz çeviren, elbette bir şey alamaz.
Ağzı kapalı bir kap, Nisan yağmuruna elbette kavuşamaz. Evet, yüz
çeviren birçok kimsenin, nimetler içinde yaşadığı görülüp, mahrum
kalmadıkları zan olunuyor ise de, bunlarda nimet olarak görülenler,
hakikatte azap ve felaket tohumlarıdır. Mekr-i ilahi ile, istidrac
olarak, yani Allahü teâlânın aldatarak, nimet şeklinde gösterdiği
musibetlerdir. O kimseleri harap etmek için ve daha ziyade azıp,
sapıtmaları içindir. Nitekim, Müminun suresinin ellialtıncı âyetinde
mealen, (Kâfirler, mal ve çok evlat gibi dünyalıkları verdiğimiz
için, kendilerine iyilik mi ediyoruz, yardım mı ediyoruz sanıyor.
Peygamberime inanmadıkları ve din-i İslamı beğenmedikleri
için, onlara mükafat mı ediyoruz, diyorlar? Hayır, öyle değildir.
Aldanıyorlar. Bunların nimet olmayıp, musibet olduğunu
anlamıyorlar) buyurulmuştur. O halde, Hak teâlâdan yüz
çevirenlere verilen dünyalıklar, hep haraplıktır, felakettir. [Şeker
hastasına verilen tatlılar, helvalar gibidir. Onu bir an evvel helake
sürükler.] Allahü teâlâ, bizleri, böyle olmaktan korusun! (C1, m.164)
MANŞETLER
8 saat önceGÜNCEL
8 saat önceSAĞLIK
11 saat önceEKONOMİ
11 saat önceYEREL HABERLER
11 saat önceYEREL HABERLER
12 saat önceEKONOMİ
1 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.