Bir çoğumuz tecrübe etmişizdir bir şeyler öğrenmeye azmettiğimiz, yeni malumatlar elde etmek istediğimiz de üzerimize atalet bulutlarının sökün ettiğini. Masamıza oturup, önümüze kitabımızı açtığımızda sanki gizil bir güç o kitabı okutmamak için bütün gücünü bezl eder. Kulaklara çoğu zaman şöyle bir fısıltı geldiğini çoklarından duyarız. “Ya okuyup ta ne yapacaksın, okumak para kazandırır mı, karnını doyurur mu, hele bugün de geçsin yarın kesin başlayacağım, yanı başında duran telefondaki oyunun hakkını ver ondan sonra başlarsın.” Bu ve benzeri kuruntularla bir türlü başlayamaz. Bir süre sonra, yarın, bir sonraki gün, daha sonra ki gün vehimlerine beyin alışkanlık kesp eder, böylece bir koca aziz ömür hebaaen mensura olur. Kitap okumak, ilim teallüm etmek meşakkatli bir iştir. Teallüm Arapça bir kelime olup, binası TEKELLÜF içindir. TEKELLÜFTE zorluk manasına gelir. Biz medrese eğitimi alırken hocalarımız, tekellüfün manası daha iyi anlaşılsın diye ilim tahsil etmenin güçlüğünü ifade sadedinde ‘ilmin başı soğandan acı, ahiri de baldan tatlıdır, meşakkat teysiri celp eder’, derlerdi. Bu zorluktan dolayıdır ki yukarıda kaydettiğimiz vesveseler, fısıltılar kulağımızdan hiç eksik olmaz. Bu vehimleri bertaraf edebilmenin yolu bunun nefis ve şeytandan geldiğini idrak edebilmekten geçer. Nefis denilen mahluk kendinin bile düşmanıdır. Ne mutlu nefsini, nefsinin şerrinden koruyabilenlere. Bu kuruntuların önünü kesmeye yarayacak, kulaklara küpe olacak örneklerden bir örnek. Bir nükte. Buyurun !
Mustafa, kitap okumaya çok iştiyaklıdır. Her ortamda mutlaka okuyacağı bir kitabı yanından hiç eksik etmez. Günde yaklaşık elli sayfa okumadan yapamaz. Öğrenmeden geçirdiği günü kayıp sayar. Bunun bu tutkusundan rahatsız olan şişman bir arkadaşı, diğer arkadaşlarının yanında onu küçük düşürmek için, rencide olsun için istihza ile şöyle laf sokar: Mustafa, ne zamana kadar bu boş işlerle uğraşacaksın, memleketi sen mi kurtaracaksın, kitap okuyarak karnın doyar mı hiç ? Mustafa yönünü şişman arkadaşına çevirip, ‘senin gibi midesi dopdolu, kafası ise bomboş adamlardan çektiğini bu memleket kimden çekti’ diye hazır şablonu yapıştırıverir. Böylece mahcup olmaktan ilim tutkusu sayesinde emin olur.
Bir arkadaş:” Ne kadar çok bilirsen, bildiklerinle amel etmezsen, ahirette o kadar mesul oluyormuşsun, onun için okumuyorum. Okumaktan hiç hoşlanmıyorum.Hem bu görüşümü Maksim Gorki’ye atfedilen şu söz destekliyor: “Ne kadar az bilirsen, o kadar rahat uyursun” demişti. Buna dense dense cehaletin tepe noktası denir. Aynı arkadaşın gecesi gündüzüne karışmış, var gücüyle para kazanmak uğruna çalışması da tam bir tezat. Katlarım, yatlarım, lüks bineklerim, bağ ve bahçem olsun için kırk takla atarken yarın bu kadar nimetin hesabını hesaba katmazken, bugünlük rızkım var yarın Allah kerim demiyor da iş ilme irfana gelince ayak diretiyor, başı ağırlanıyor. Anlamak gerçekten güç. Kaldı ki Gorki’nin sözünü de anlamış ancak yanlış anlamış. Eğer okumayı seven biri olsaydı o sözden cahilliğin ince tarizle yerildiğini pekala anlardı. Bir defa şunu akledemiyor: İlmin mesuliyeti var da cehaletin mesuliyeti yok mu? CEHALET insana hem bu dünyada, hem de ahirette züldür. Nasıl zül olmasın ki çünkü Cehaletle cehennemin derekeleri, ilimle cennetin dereceleri elde edilir. Kitaptan, ilimden sarf-ı nazar edenin dini harap, itikadı, imanı seraptır. Eğitimin çok pahalı olduğunu düşünenlere cehaletin bedeline hudut bile çizilemeyeceğini hatırlatmak gerek.
Nitekim Almanya İkinci dünya savaşından çok büyük mağlubiyetle çıkmıştı. Bu durumdan nasıl kurtulacaklarını en büyük mütefekkirlerinden birine danıştıklarında o şöyle cevap verir: “En büyük yatırım, EĞİTİME ve BİLİME yapılandır. Bunlar iyi olursa diğerleri ardından gelir.”
Böylelikle çok kısa sürede toparlanıp, savaştan önceki hallerinin çok fevkinde bir güce ulaşmışlardır. Bütün dünyaya teknoloji transfer ettikleri hepimizin malumu.
İlk ayet: “OKU! Seni yaratanın ismiyle oku!”
“İlim Çin’de de olsa alınız”( Hadisi Şerif)
“Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz”(Hadisi Şerif)
“Cahil HÜNFESA böceği gibidir. Hareket ettikçe pis kokar”( Hadisi Şerif)
“İlim servetten üstündür, çünkü serveti sen korursun ilim ise seni korur” (Hz. Ali r.a)
Ne zamana kadar okuyacaksın, yeter biraz dinlen diye sorulan İbn-i Mübarek, ebedi kurtuluşumu gösteren cümleyi bulana kadar şeklinde cevap verir.
Hüccetül İslam İmam-ı Gazali Hazretleri İhya-ü Ulumiddin adlı eserinde geçmişte yaşayan alim bir zatın sözüne yer verir: “İlim lafzı müzekkerdir(erkektir). Onu ancak hakiki yiğitler ister.”
HAKİKİ YİĞİTLERDEN OLMAK DİLEĞİYLE…