* Kibirden sakının. Topraktan yaratılıp, yine toprağa dönecek
olan bir varlığın kibirlenmesi, bugün var, yarın yok olan bir varlığın
kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır.
* Tevazu göstermekle, tevazu sahibi olmak çok farklıdır. Tevazu
sahibi övülmüş, tevazu göstermeye çalışan ise yerilmiştir. Cüneyd-i
Bağdadi hazretleri, (Tevazu göstermeye çalışmak da kibirdir. Çünkü
kendinde bir varlık hisseden tevazu göstermeye çalışır. Gerçek
tevazu ehli, kendinde bir varlık hissetmez ki, tevazu göstermeye
çalışsın. Onun tevazuu tabiidir, yapmacık değildir) buyuruyor. Bazısı
da, (Bu günahkâr, bu fakir) diyerek kendinin tevazu ehli olduğunu
göstermeye çalışır. Bir günahını söyleyince hemen kızar. O zaman
sözünde yapmacık olduğu anlaşılır. Din büyükleri de “bu fakir” diye
kullanırlar. Fakat bunlar böyle sözlerinde samimidir. Kibirlenmek,
kibirli görünmek, tevazu farklıdır. Kibirliye karşı, kibirli görünmek
sadaka vermek gibi sevaptır.
* Kibir sahibine karşı tevazu eden kimse, kendisine zulmetmiş
olur. Bid’at sahiplerine ve zenginlere karşı da kibirli görünmek
caizdir. Bu kibir, kendini yüksek göstermek için değildir. Onlara ders
vermek, gafletten uyandırmak içindir. Savaşta, bid’at ehli ile
münazara ederken onlara karşı kibirli görünmek de sevaptır.
Sadaka verirken de neşe ile karışık kibirli görünmek, malı parayı
çöpe atar gibi vermek gerekir. Sadaka verenin kibirli görünmesi,
fakire karşı değildir. Verdiği malı küçültmek, mala kıymet
vermediğini gösterir. Gösteriş yapan riyakârlara karşı da kibirli
görünmek caizdir.
Kendinden aşağı olanlara karşı tevazu göstermek iyi ise de,
bunun aşırı olmaması gerekir. Aşırı olan tevazua yaltaklanmak denir
ki bu ancak üstada ve âlime karşı caizdir. Başkalarına karşı caiz
değildir.
* Yanına başkasının oturmasını istememek ve hastalarla birlikte
oturmamak, evine lazım olan eşyaları alıp evine getirmemek ve eski
elbisesini tekrar giymekten hoşlanmamak, iş başında iş elbisesi
giymek istememek, fakirlerin davetine gitmek istemeyip
zenginlerinkini tercih etmek, akrabasının ve çocuklarının ihtiyaçlarını
temin etmemek, doğru sözü, haklı tenkitleri kabul etmeyip
münakaşa etmek, kusurunu, kabahatini bildirenlere teşekkür
etmemek, içeri girince, oradakilerin ayağa kalkmaları hoşuna gitmek
gibi şeyler kibir alametidir. Başkasının tenkidinden hoşlanmıyor,
onun benden ne farkı var, o da bir insan diyorsa, hakkı onun
ağzından duymak zor geliyorsa, bilsin ki bu da kibirdendir.
* Kibir, insanı, Allahü teâlânın bütün emirlerine muhalefete sevk
eder. Çünkü kibirli insan, başka birinden hak ve hakikati duysa, onu
kabul etmek istemez, hemen karşısına çıkar. Dini konularda bile
münazara edilse, hemen inkâra kalkışır. Hatta hakkı, karşıdakinin
dilinden duysa hemen çeşitli yollardan, doğru olduğunu bile bile onu
çürütmeye çalışır.
* Kibrin en kötüsü Allahü teâlâya karşı kibirdir. Nemrud,
Firavun böyle idi. İlahlık iddiasında bulundular. Bazı dinsizler de
imanı, ibadeti, namaz kılmayı aşağılık, gericilik sanarak kibirlenirler.
Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Büyüklenerek bana ibadet etmeyenler alçalmış olarak
Cehenneme girecektir.) [Mümin 60]
Bundan sonra kibrin kötüsü, Peygamberlere karşı kibirdir.
Bazıları, Peygamberleri kendileri gibi bir insan gördükleri için,
kibirlenerek onlara uymayı kabul etmediler. Mesela Peygamber
efendimiz için dediler ki:
(Bu da sizin gibi bir insan. Kendiniz gibi bir insana itaat
ederseniz, hüsrana uğrarsınız.) [Müminun 33, 34]
Bundan sonra da İnsanlara karşı kibir gelir. Herhangi bir
hususta kendini başkasından üstün gören kibirlidir. Kibrin sebepleri
şunlardır: İlim, ibadet, soy, güzellik, kuvvet, servet, mevki, yakınların
çokluğu.
* İlim silah gibidir. Düşman elinde zararı, dostun elinde faydası
olur. Yani ilim, kibirlinin kibrini, tevazu ehlinin tevazuunu artırır. İlmi
ile kibirlenmek, büyük felakettir. İbadeti sebebiyle kibirlenmek de
büyük felakettir. Bunun için “Çok ibadet edenin, kibirden kurtulması
zor olur” buyurulmuştur. Soyu ile övünmek ahmaklıktır. Kabil,
Hazret-i Âdem’in oğlu idi. Babasının Peygamber olması, bunu
küfürden kurtaramadı. Güzellik yüzünden kibre düşmek daha çok
kadınlarda görülür. Başkalarını ayıplamaya, küçük düşürmeye ve
gıybete vesile olur. Halbuki güzellik, insanda kalıcı değildir, er-geç
gider. Geçici olan şeyle kibirlenmek, ahmaklıktır. Kibredenin
güzelliği, gübrelikte biten gül gibidir.
Gücü, kuvveti ile kibretmek de, cahilliktir. Çünkü hayvanların
kuvvetleri, insanlardan çok fazladır. Mesela bir insan fil kadar
kuvvetli olamaz. Kaplan gibi koşamaz. Kuş gibi uçamaz. Hayvanlar,
bir bakımdan insandan üstündür. Hayvanlarda da bulunan
üstünlüklerle kibirlenmek elbette uygun olmaz. Çok zengin olmak da
üstün olmayı gerektirmez. Karun’un çok malı vardı. Malı ile beraber
kahrolup gitti.
Geçici olarak sahip olunan servet ile, mal ile kibirlenmek, çok
çirkindir. Gelip geçici olan makam, mevki de üstünlük sebebi
değildir. Birçok krallar, derebeyiler, Firavunlar mevki sahibiydi. Hepsi
gitti. Ancak iyilerin iyiliği, kötülerin kötülüğü söylenmektedir. Kötü
birinin mevkii, makamı ile övünmesi neye yarar? Akraba ve
tanıdıklarının çokluğu ile üstünlük taslamak da yanlıştır. Bir kimsenin
kendisi iyi değilse, bütün dünya onun akrabası olsa ne çıkar?
EKONOMİ
4 gün önceDÜNYA
6 gün önceMANŞETLER
6 gün önceMANŞETLER
6 gün önceDÜNYA
6 gün önceDÜNYA
6 gün önceMANŞETLER
6 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.