Sultan Mahmut han, tebdili kıyafet yaparak bir kahveye girer.
Yaşlı çaycıya herkesin tıkandı baba diye hitap ettiğini görüp, bu
lakabın nereden geldiğini sorar.Çaycı anlatır:
— Bir gece rüyamda çeşmemin daha iyi akması için çomak
sokup açmaya çalıştım. Çomak kırıldı, suyun akması iyice azaldı,
uğraşırken temelli tıkandı, su hiç akmaz oldu. Bunu komşulara
anlatınca, adım tıkandı babaya çıktı.
Sultan Mahmut han, vezire, (Bir ay, her gün bu adama bir
tepsi baklava getirin. Her dilimin altına bir altın koyun) diye
talimat verir.
Ertesi gün baklava gelir. Çaycı, (Baklavayı satayım da üç beş
kuruş alayım) der. Bir Yahudi baklavayı rayiç fiyattan daha aşağı
alır. Baklavayı yerken altınları görür. Yahudi bir şeyler anlamaya
çalışır. Ertesi günü çaycıyı görüp, (Sana baklava getiren olursa ben
yine daha yüksek fiyattan alırım) der. Yahudi her gün fiyatı artırarak
almaya devam eder. Çaycı da, iyi para kazanıyorum diyerek
baklavaya hiç dokunmadan satar.
Bir ay sonra, baklava getirme işi biter. Sultan, çaycı epey
zenginlemiş diye düşünür. Padişah kıyafetiyle, çaycının yanına gelir.
Çaycıda bir değişiklik olmadığını anlayınca, (Baklavaları ne yaptın?)
diye sorar. O da, hiç birini yemeden sattığını söyler. Hazineden bir
miktar altın vermek üzere, çaycıyı saraya davet eder. Sonra, (Şu
küreği al, altınlara daldır, kürekte ne kadar altın kalırsa hepsi senin
olsun) der. Çaycı heyecanlanır, daha çok altın almak için küreği
daldırır. Aksine ters daldırdığı için küreğin üstünde bir altın kalır.
Sultan (Demek nasibin bu kadarmış) der. Daha başka imtihana tabi
tutarlar. Hiç birinden netice alınmayınca, sultan der ki:
— Vermeyince Mabut, neylesin sultan Mahmut!